Çiçekleri sulamak zorundayım.
- I have to water the flowers.
Çiçekler mutlu görünmüyor. Onları sulamak istiyorum. Sulama kovası var mı?
- The flowers don't look happy. I'd like to water them. Is there a watering can?
O, çiçekleri yaz aylarında her gün sular .
- He waters the flowers every day in summer.
Karalar ve sular Dünya'nın yüzeyini oluşturur.
- Land and water make up the earth's surface.
Su sıvıdır. Donduğu zaman, katılaşır.
- Water is liquid. When it freezes, it becomes solid.
Su sıvıdır. O, donduğu zaman katılaşır.
- Water is liquid. It becomes solid when it freezes.
Barajda fazla su var mı?
- Is there much water in the dam?
Barajın aşağısında bir su değirmeni vardı.
- There was a watermill under the dam.
Fok balıkları karada sakar ve gariptir, ancak suda çok zariftir.
- Seals are clumsy and awkward on land, but very graceful in the water.
Foklar karada sakar ve hantal, suda ise çok zariftir.
- Seals are clumsy and ponderous on land, but very graceful in the water.
Sel suyu pencere seviyesine ulaştı.
- The flood water reached the level of the windows.
Sel suları nihayet geri çekildi.
- The flood waters have finally receded.
Biz çiçekleri sulamalıyız.
- We need to water the flowers.
Kahvaltınızı yapmadan önce çiçekleri sulayın.
- Water the flowers before you have breakfast.
Gölette neredeyse hiç su yok.
- There's almost no water left in the pond.
Gölette çok az su var.
- There is little water in the pond.
Tom bir su birikintisi içinde yürüdü.
- Tom stepped in a puddle of water.
Geçen bir araç bir su birikintisine çarptı ve üstüme su sıçrattı.
- A passing car hit a puddle and splashed water all over me.
Dünyadaki birçok insanın iyi kalitede suya erişimi yok.
- Many people around the world don't have access to good quality water.
Filistinlilerin işgal altındaki topraklarda içtiği suyun kalitesi nedir?
- What is the quality of the water that the Palestinians drink in the occupied territories?
Okyanus sürekli hareket halinde olan büyük bir su kütlesidir.
- The ocean is a huge body of water that is constantly in motion.
Burada su almak parasız değil.
- It's not free to get water here.
Tom biraz su almak için mutfağa gitti.
- Tom went into the kitchen to get a drink of water.
Test tüpündeki asiti sulandırmak için kaç litre su kullandınız?
- How many liters of water did you use to dilute the acid in the test tube?
Ben suluboyayı pastel boyadan daha fazla seviyorum.
- I like watercolors more than pastels.
O güzel suluboya resim yapıyor.
- She makes beautiful watercolor paintings.
Bir nehir ve bir kanal her ikisi de su yolu türüdür.
- A river and a canal are both types of waterway.
Su kaynatıldıktan sonra buharlaşır.
- Water will evaporate after it is boiled.
Akşam yemeğinden sonra ne istersin? Kahve, çay ya da nane suyu?
- What would you like after dinner? Coffee, tea, or mint water?
Çiftçiler sabanla pirinç tarlalarını sürmek için su mandalarını kullanırlar.
- The farmers use water buffalos to plow rice fields.
Tom şişeyi içme suyuyla doldurdu.
- Tom filled the bottle with drinking water.
Kirli içme suyu hastalığa neden olabilir.
- Dirty drinking water can cause sickness.
Bahçedeki tüm çiçekler susuzluktan öldü.
- All the flowers in the garden died for lack of water.
Bitkiler susuzluktan öldü.
- The plants died for lack of water.
Şu su borusu sızdırır.
- That water pipe leaks.
Bir atık su arıtma tesisi şehrin su kaynağının içine zehirli kimyasallar boşalttı.
- A sewage treatment plant discharged toxic chemicals into the town's water supply.
Bizim su kaynağımız çok yetersiz.
- Our water supply is very short.
Oraya bakarsanız, artık kullanılmayan bir su kulesi görebilirsiniz.
- If you look over there, you can see a defunct water tower.
Bu su kulesi üç günlük tedariki tutar.
- That water tower holds a three-day supply.
There was a lot of dirtiness on the water catcher.
Sulandırılmış bir uzlaşma önergesi hiç yoktan daha iyidir.
- A watered down compromise resolution is better than none at all.
Tom çiçekleri suladı.
- Tom watered the flowers.
Çiçekler iyi görünmüyor. Onları sulamak isterim. Bir su kabı var mı?
- The flowers don't look well. I'd like to water them. Is there a watering can?
Çiçekleri sulamayı bitirdim.
- I've finished watering the flowers.
O, çiçekleri yaz aylarında her gün sular .
- He waters the flowers every day in summer.
Durgun sular derin akar.
- Still waters run deep.
Isıtıcı sular, mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün verimini, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.
- Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species.
Kasaba su ikmali ağır yağışlar tarafından ciddi şekilde engellendi.
- The town water supply was seriously obstructed by heavy rainfalls.
He maketh me to lie down in green pastures: he leadeth me beside the still waters. —Psalms 23:2.
The smell of fried onions makes my mouth water.
By the action of electricity, the water was resolved into its two parts, oxygen and hydrogen.
The rough waters of change will bring about the calm after the storm.
Many people visit Bath to take the waters.
That is Coniston Water.
I need to go water the cattle.
Before the child is born, the pregnant woman’s waters break.
Sally watered the roses.
Do not drink the water.
I would like to order a water.
He showed me the river of living water, sparkling like crystal, flowing from the throne of God.
Perrier is the most popular water in this restaurant.
Can you water the whisky, please?.
The boat was found in within the territorial waters.
in those days The Late Show was Monday water cooler topic du jour..
We saw a water devil form in the late afternoon on the lake.
If you plan to teach this material to children, you may need to water it down.
You need to water down the lemonade a bit more to make it less sweet, dear.
Apparently it was a water gun, but it was a very, very realistic replica.
I recall a catbird high in the water oak above, swinging like a rag amid the branches, jabbering and screeching .
I have two other philosophies. One is: Do the best you can with what you have. The other is: Don't worry about water over the dam.
... to streets, indoors, and even under water. ...
... but there's water vapor, steam in the atmosphere. ...