Bu kutuları depolamak için yeterli yerim yok.
- I don't have enough space to store these boxes.
İstediğimiz her şey ile tıka basa dolu olan bir depoda açlıktan ölen ilk milletiz.
- We are the first nation to starve to death in a storehouse that's overfilled with everything we want.
Depoyu kilitlemeyi unuttum.
- I forgot to lock the storeroom.
Likör dükkânından bir şişe bira satın aldım.
- I bought a bottle of beer at the liquor store.
Dükkan tiyatronun tam karşısında.
- The store is just across from the theater.
Tom'un eşyasını bir yere depolaması gerekiyordu, bu yüzden ona bizim garaja koyabileceğini söyledim.
- Tom needed to store his stuff somewhere, so I told him he could put it in our garage.
Biz samanı samanlıkta depoladık.
- We stored the hay in the barn.