Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
- Tom always wants to sit in the front row.
Tom ne zaman isterse o kulübe Mary'nin şarkı söylemesini dinlemeye gidebilir.
- Tom can go hear Mary sing at that club whenever he wants to.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
Mary'nin ondan ayrılmak istediğini haber aldım.
- I got word that Mary wants to divorce him.
İstediğini yaptırmak için onu baştan çıkaracağına inanıyor.
- He hopes to entice her into doing what he wants.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
Tom, beni arzu ettiğim şeyi yapmaktan alıkoydu.
- Tom stopped me from doing what I wanted to do.
Bir adam kral olmak istediğine karar verir; çok geçmeden bu arzunun sonucu olarak binlerce insan ölür.
- A man decides he wants to be king; thousands of people die shortly thereafter as a result of this desire.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
Sormaman gereken sorulara cevaplar istiyorsun.
- You want answers to questions you shouldn't ask.
Gitmek istemiyorsan, gitmene gerek yok.
- If you don't want to go, you don't need to.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
İhtiyaç duyduğun yardımı almanı istiyorum.
- I want you to get the help that you need.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
Size bir sıkıntı vermek istemiyoruz.
- We don't want to cause you any trouble.
Sami, Leyla'yı sıkıntıya sokmak istemedi.
- Sami didn't want to get Layla in trouble.
Biraz daha pasta istersen, bütün yapman gereken istemek.
- If you wanted more cake, all you had to do was ask.
Kalmak istemek yanlış mı?
- Is it wrong to want to stay?
And all for the want of a horseshoe nail.
What do you want to eat?.
he that hath skill to be a pilot wants a ship; and he that could govern a commonwealth wants means to exercise his worth, hath not a poor office to manage.
There was something wanting in the play.
The mowing-machine always wanted oiling. Barnet turned it under Jacob's window, and it creaked—creaked, and rattled across the lawn and creaked again.
... when Governor Romney indicates that he wants to cut taxes and potentially benefit folks ...
... When it comes to corporate taxes, Governor Romney has said he wants to, in a revenue-neutral ...