want, necessity, meanness, a defect

listen to the pronunciation of want, necessity, meanness, a defect
English - Turkish

Definition of want, necessity, meanness, a defect in English Turkish dictionary

poverty
{i} yoksulluk

Yoksulluktan dolayı okulu bırakmaktan başka seçimi yoktu. - He had no choice but to give up school because of poverty.

Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar. - When poverty comes in at the door, love flies out the window.

poverty
{i} fakirlik

Fakirlik onun çalışmalarına devam etmesini engelledi. - Poverty prevented him from continuing his studies.

Bu kitabın tavsiyelerini izleyerek, kendimi fakirlikten kurtarabilirdim. - By following this book's advice, I was able to pull myself out of poverty.

poverty
{i} sefalet
poverty
{i} yokluk
poverty
haybet
poverty
mahrumluk
poverty
muhtaç
poverty
zarurete düşmüş
poverty
{i} yetersizlik
poverty
{i} yoksulluk, fakirlik, ihtiyaç
poverty
poverty ençok fakir
poverty
yoksul

Yoksulluk onu çalmaya zorladı. - Poverty drove him to steal.

O yoksulluk nedeniyle oğlunu üniversiteye gönderemedi. - He could not send his son to college because of poverty.

poverty
(isim) sefalet, yetersizlik, eksiklik, parasızlık, yokluk, düşkünlük, yoksulluk, fakirlik
poverty
{i} düşkünlük
poverty
eksiklik/yoksulluk
poverty
poverty line fakirlik ile orta hallilik arasındaki gelir sınırı
poverty
{i} eksiklik
English - English
{n} poverty
want, necessity, meanness, a defect
Favorites