Korkunç bir şüphe beynimde gezindi.
- A horrible suspicion wandered around in my brain.
O, gölün etrafında gezindi.
- He wandered around the lake.
Tom'un alışveriş merkezinde tek başına gezinmesini istemiyorum.
- I don't want Tom wandering around the mall by himself.
Biraz boş zamanım vardı, bu yüzden şehri gezdim.
- I had some free time, so I wandered around town.