Definition of wakeful in English Turkish dictionary
- uyanık
- uykusuz
- uyuyamayan
- wakefullyuyanık olarak
- {s} tetikte
- wake fulnessuyanıklık
- (Tıp) Uykusuz, uykusuzluk çeken
- tetikte olan
- wake
- canlanmak
- sleepless
- uykusuz
Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
- From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
- The affair cost me many sleepless nights.
- wake
- {f} uyanmak
Senin uyanmak için en sevdiğin müzik türü hangisi?
- What's your favorite kind of music to wake up to?
Yarın sabah erken uyanmak zorundasın.
- You have to wake up early tomorrow morning.
- wake
- {f} ölünün başında beklemek
- wake
- {i} ölüyü bekleme
- wake
- ihya etmek
- wake
- uyandırmak
Komşularımı uyandırmak istemiyorum.
- I don't want to wake my neighbors.
Amacım Tom'u uyandırmak değildi.
- I didn't mean to wake Tom up.
- wake
- ayık
- wake
- anlamasını sağlamak
- wake
- körüklemek
- wake
- (İnşaat) arkası
- wake
- (Bilgisayar) uyanma
O uyanır uyanmaz müziği açacağız.
- As soon as she wakes up, we'll turn on the music.
Annesi onu uyandırıncaya kadar Jim uyanmadı.
- Jim didn't wake up until his mother woke him.
- wake
- kaldırmak
- wake
- uyanık
Koyu bir fincan kahve uyanık kalmama yardım eder.
- A strong cup of coffee helps me wake up.
- wake
- anafor
- wake
- eğrim
- wake
- çevrinti
- wake
- girdap
- wake
- burgaç
- wake
- (İnşaat) gerisi
- wake
- canlandırmak
- wake
- geminin suda bıraktığı iz
- wake
- harekete geçirmek
- wake
- {f} uyan
Lütfen yarın saat 6'da beni uyandır.
- Please wake me up at six tomorrow.
Lütfen altıda beni uyandır.
- Please wake me at six.
- wakefulness
- uykusuzluk
- wake
- uyan(mak)
- wake
- Bir deniz taşıtının hareket halindeyken 'uyandırmış olduğu' su, arkasında bırakltığı köpüklü iz
- sleepless
- {s} huzursuz
- sleepless
- {s} uyanık
- sleepless
- {s} dikkatli
- sleepless
- sleeplessly uykusuz olarak sleeplessnessuykusuzluk
- spend a wakeful night
- uykusuz bir gece geçirmek
- wake
- sabahlama/iz
- wake
- {i} rüzgâr çıkması
- wake
- {i} dümen rüzgârı
- wake
- {i} sabahlama
- wake
- {i} dümen suyu
- wake
- {f} canlandırmak: wake painful memories acı anıları canlandırmak
- wake
- {f} (woke/--d, --d/wok.en)
- wake
- {f} gözünü açmak
- wake
- {i} gemi izi
- wake
- {f} sabahlamak
- wake
- wake uyan/uyandır
- wake
- {i} yıllık tatil
- wake
- {f} (up) -i uyandırmak
- wake
- {f} (up) uyanmak
- wake
- yeni hayat bulmak
- wake
- aymak
- wakefully
- uyanık olarak
- wakefully
- uykusuz bir şekilde
- wakefully
- tetikte bir halde
- wakefulness
- [n] uyanıklık