He had just finished his homework when the clock struck ten.
- Saat onu vurduğunda, o ev ödevini henüz bitirmişti.
Tom struck the wall with his fist.
- Tom yumruğu ile duvara vurdu.
Benjamin shot a bear with a rifle.
- Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
The man who shot him was Sirhan Bishara Sirhan.
- Onu vuran adam Sirhan Bişara Sirhandı.
Dan was immediately smitten with Linda.
- Dan hemen Linda'ya vuruldu.
He was smitten with your mother.
- O senin annene vurulmuş.
My heart is pounding so hard it feels like it's going to explode.
- Kalbim o kadar çok sert vuruyor ki patlayacakmış gibi geliyor.
Tom started pounding on the door.
- Tom kapıya vurmaya başladı.
If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game.
- Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.
A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- 8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
I saw him beating the animal.
- Onun hayvana vurduğunu gördüm.
The rain is beating against the windows.
- Yağmur pencerelere vuruyor.
He has a high batting average.
- Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.
Tom knocked Mary down.
- Tom Mary'ye vurup yere serdi.
I heard a knock at the door.
- Kapıda bir vurma sesi duydum.
It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.
- Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.
Have you ever beaten your dog?
- Hiç köpeğine vurdun mu?
I've never beaten Tom.
- Ben hiç Tom'a vurmadım.
I don't blame you for hitting him.
- Ona vurduğun için seni suçlamıyorum.
Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists!
- Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!
Tom whacked the dog with his cane.
- Tom bastonu ile köpeğe vurdu.
The rain beats against the window pane.
- Yağmur pencere camına vuruyor.
The rain is beating against the windows.
- Yağmur pencerelere vuruyor.