Tom struck the wall with his fist.
- Tom yumruğu ile duvara vurdu.
Lightning struck the tower.
- Yıldırım kuleyi vurdu.
Benjamin shot a bear with a rifle.
- Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
They were ready to run the risk of being shot by the enemy.
- Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.
He was smitten with your mother.
- O senin annene vurulmuş.
Dan was immediately smitten with Linda.
- Dan hemen Linda'ya vuruldu.
My heart is pounding so hard it feels like it's going to explode.
- Kalbim o kadar çok sert vuruyor ki patlayacakmış gibi geliyor.
The manager reprimanded the man by pounding on the table.
- Müdür masaya vurarak adamı azarladı.
A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- 8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
I saw him beating the animal.
- Onun hayvana vurduğunu gördüm.
The rain was beating against the windows.
- Yağmur pencerelere vuruyordu.
He has a high batting average.
- Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.
The couple was quarrelling and Chris knocked Beth down.
- Çift tartışıyordu ve Chris Beth'e vurup yere devirdi.
Tom knocked Mary down.
- Tom Mary'ye vurup yere serdi.
It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.
- Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.
I've never beaten Tom.
- Ben hiç Tom'a vurmadım.
Have you ever beaten your dog?
- Hiç köpeğine vurdun mu?
I don't blame you for hitting him.
- Ona vurduğun için seni suçlamıyorum.
I saw Tom hitting Mary.
- Tom'un Mary'ye vurduğunu gördüm.
Tom whacked the dog with his cane.
- Tom bastonu ile köpeğe vurdu.
The rain beats against the window pane.
- Yağmur pencere camına vuruyor.
Why did your father beat you?
- Neden baban sana vurdu?