I missed the plane!.
The clock has already struck noon.
- Saat zaten öğleyi vurdu.
The boxer struck his opponent hard.
- Boksör rakibine sert vurdu.
They were ready to run the risk of being shot by the enemy.
- Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.
Benjamin shot a bear with a rifle.
- Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
Dan was immediately smitten with Linda.
- Dan hemen Linda'ya vuruldu.
He was smitten with your mother.
- O senin annene vurulmuş.
Tom started pounding on the door.
- Tom kapıya vurmaya başladı.
My heart is pounding so hard it feels like it's going to explode.
- Kalbim o kadar çok sert vuruyor ki patlayacakmış gibi geliyor.
A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- 8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
- Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
I saw him beating the animal.
- Onun hayvana vurduğunu gördüm.
The rain is beating against the windows.
- Yağmur pencerelere vuruyor.
He has a high batting average.
- Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.
Tom knocked him down.
- Tom ona vurup yere yıktı.
The couple was quarrelling and Chris knocked Beth down.
- Çift tartışıyordu ve Chris Beth'e vurup yere devirdi.
It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.
- Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.
I've never beaten Tom.
- Ben hiç Tom'a vurmadım.
Have you ever beaten your dog?
- Hiç köpeğine vurdun mu?
Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists!
- Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!
I saw Tom hitting Mary.
- Tom'un Mary'ye vurduğunu gördüm.
Tom whacked the dog with his cane.
- Tom bastonu ile köpeğe vurdu.
Why did your father beat you?
- Neden baban sana vurdu?
Tom began to beat his son.
- Tom oğluna vurmaya başladı.