Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Çok az sayıda kişi derse geldi.
- Few people came to the lecture.
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Senin tarafından ders verilmem gerekmiyor.
- I don't need to be lectured by you.
Bilimci evrenin yapısı üzerine bir ders verdi.
- The scientist gave a lecture on the structure of the universe.
Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı.
- When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.
Sadece örgütlenmemiş okutmanlardan nefret etmiyor musunuz?
- Don't you just hate unorganized lecturers?
His lecture started on time.
- Seine Vorlesung begann pünktlich.
The lecture starts at 8 o' clock.
- Die Vorlesung fängt um 8.00 Uhr an.