Saatimi bir saat ileri aldım.
- I set my watch ahead one hour.
Benzin istasyonu bir kilometre ileride.
- A gas station is one kilometer ahead.
İz başta kaba görünüyordu.
- The trail ahead looked rough.
Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık.
- We should have phoned ahead and reserved a table.
Keşke önceden arasaydın.
- I wish you had called ahead.
İlerlemenin sırrı başlamaktır.
- The secret of getting ahead is getting started.
O, kendi sınıfında İngilizcede öndedir.
- He is ahead of his class in English.
Ben önde kırmızı bir araba görüyorum.
- I see a red car ahead.
Zor kararlar ileride yatar.
- Tough decisions lie ahead.
İleride başka bir gemi gördük.
- We saw another ship far ahead.
Kahkaha bir cam sileceği gibidir. Yağmuru durduramaz, ancak seni ileri doğru hareket ettirir.
- Laughter is like a windshield wiper. It can't stop the rain, but it lets you move ahead.
Okul iki kilometre ilerde.
- The school is two kilometers ahead.
O, matematikte bizden ilerdedir.
- He is ahead of us in mathematics.
Onlar yavaşca ileriye doğru hareket etti.
- They moved ahead slowly.
Tom önden gitmiş olmalı.
- Tom must've gone ahead.
Biz önden gittik ve Tom olmadan yedik.
- We went ahead and ate without Tom.