Debby'ye merhaba dedim fakat o beni bütünüyle görmezlikten geldi.
- I said hello to Debby but she totally ignored me.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Fadıl bir şeylerin çok yanlış olduğunu biliyordu.
- Fadil knew that something was terribly wrong.
Sana yardım etmek isterim ama çok fazla meşgulüm.
- I'd love to help you out, but I'm terribly busy.
Çorba son derece sıcak.
- The soup is terribly hot.
Tom şu anda son derece meşgul.
- Tom is terribly busy at this time.
Korkunç bir şekilde korktum.
- I was terribly frightened.
Bundan korkunç bir şekilde utanıyorum.
- I'm terribly ashamed of this.
Siz acayip kılıklı herifler tamamen cahilsiniz.
- You guys are totally clueless.
Tom tamamen yok olmuş görünüyor.
- Tom looks totally wiped out.
Benim yavru köpeğim öldü ve ben berbat bir şekilde üzgünüm.
- My puppy died, and I'm terribly upset.
Tom'a berbat bir şekilde muamele edilmişti.
- Tom was treated terribly.
Bu hafta her ikimiz için de aşırı yoğundu.
- This week has been terribly busy for both of us.
Aşırı derecede pahalı.
- It's terribly expensive.