I think I'm gonna sneeze. Give me a tissue.
- Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.
Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
- Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
- İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..
The export of arms was not allowed.
- Silah ihracatına izin verilmedi.
One of the big issues in the campaign was taxes.
- Kampanyadaki en büyük konulardan birisi vergiydi.
I give you five minutes to resolve this issue.
- Sana bu problemi çözmen için beş dakika veriyorum.
We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
- Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
I cannot render a judgment on that.
- Bu konuda bir karar veremiyorum.
He responded by giving the OK gesture.
- EVET işareti vererek yanıtladı.
Recently, they have not been giving her her paycheck on time.
- Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.
She gave him a clock.
- O, ona bir saat verdi.
She gave him a watch.
- O, ona bir saat verdi.
I took it for granted that she would agree with me.
- Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.
We were granted the privilege of fishing in this bay.
- Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.
The manager bestowed a trophy on him.
- Müdür ona bir kupa verdi.
The college bestowed an honorary degree on him.
- Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.
Lincoln granted liberty to slaves.
- Lincoln kölelere özgürlük verdi.
I took it for granted that she would agree with me.
- Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.
She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty.
- O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
I am very happy to see you.
- I am very glad to see you.
I am very happy to see you.
- I'm very glad to see you.
Bu kitabın hem sert hem de yumuşak kapak sürümleri mevcuttur.
- The book is available in both hard and soft-cover versions.
Ben az önce bu MP3 çaların en son sürümünü satın aldım.
- I just bought the latest version of this MP3 player.