Ben dürüst bir insanım.
- I am an honest person.
Lütfen dürüst davran.
- Please behave honestly.
Ben namuslu bir kişiyim.
- I am an honest person.
Tom'un gerçeği söylediğine sahiden inanıyor musun?
- Do you honestly believe Tom is telling the truth?
Dürüst olmak gerekirse, ani kararlarımdan asla pişman olmadığımı söylesem yalan söylemiş olurum.
- To be honest, I would lie, if I said that I have never regretted my sudden decisions.
Dürüst olmak gerekirse, biz seni yakalamak için geldik.
- To be honest, we came to capture you.
Doğrusu Tom'un ortaya çıkacağını düşünmemiştim.
- I honestly didn't think Tom would show up.
Doğrusu hiçbir fikrim yok.
- I honestly have no idea.
Doğrusu, endişelenecek bir şey yok.
- Honestly, there's nothing to worry about.
Doğrusu hepimiz biraz korktuk.
- We're all a little scared, to be honest.
Nefret ettiğin bir şeyde başarılı olmaktansa sevdiğin bir şeyde başarısız olmanın daha iyi olduğunu içtenlikle düşünüyorum.
- I honestly think it's better to be a failure at something you love than to be a success at something you hate.
Bildiğim kadarıyla, o dürüst ve güvenilir.
- As far as I know, he is honest and reliable.
Eğer yanılmıyorsam, o dürüst ve güvenilir.
- To the best of my knowledge, he is honest and reliable.