verilecek

listen to the pronunciation of verilecek
Turkish - English
payeble
verilecek hüküm
(Kanun) judgment to be given
ver
give

I will give you this book. - Bu kitabı sana vereceğim.

Give it to me, please. - Onu bana ver, lütfen.

ver
(Bilgisayar) export

The export of arms was not allowed. - Silah ihracatına izin verilmedi.

Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback. - İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..

ver
(Bilgisayar) issue

Thus, the ethical issue remains: Should cigarette makers be allowed to target global markets? - Bu yüzden, etik sorun devam ediyor: sigara üreticilerine hedef küresel pazarlara izin verilmeli mi?

I give you five minutes to resolve this issue. - Sana bu problemi çözmen için beş dakika veriyorum.

ver
(Bilgisayar) export as
ver
{f} given

Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children. - Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.

Allen was given a problem that was impossible to solve. - Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.

ver
{f} rendering
ver
render

I cannot render a judgment on that. - Bu konuda bir karar veremiyorum.

ver
{f} giving

The object flew away to the south, giving out flashes of light. - Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.

Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves. - Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.

ver
gave

I took one, and gave the other apples to my little sister. - Birini ben aldım, diğer elmaları ise küçük kız kardeşime verdim.

My uncle gave me a present. - Amcam bana bir hediye verdi.

ver
{f} grant

The college granted him a scholarship. - Üniversite ona bir burs verdi.

We were granted the privilege of fishing in this bay. - Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.

ver
brought forth
ver
mete out
ver
favour with
ver
bestow

The college bestowed an honorary degree on him. - Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.

The manager bestowed a trophy on him. - Müdür ona bir kupa verdi.

ver
bring forth
ver
granted

Lincoln granted liberty to slaves. - Lincoln kölelere özgürlük verdi.

He'll be granted American citizenship. - Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.

ver
seise
ver
favourwith
ver
reach

The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident. - İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.

Tom thought about reaching for his gun, but decided not to. - Tom silahına davranmayı düşündü fakat yapmamaya karar verdi.

ver
cede
Turkish - Turkish

Definition of verilecek in Turkish Turkish dictionary

VER
(Osmanlı Dönemi) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver $ : Âlim. Suhan-ver $ : Edip, şâir
VER
(Osmanlı Dönemi) (-) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver Âlim. Suhan-ver Edip, şâir
English - Turkish

Definition of verilecek in English Turkish dictionary

ver
(Bilgisayar) sürüm

Eski sürümleri kontrol edin. - Check for old versions.

Bu sözlük en son sürüm değil. - This dictionary isn't the most recent version.