Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
- Dick tried to solve the problem, in vain.
Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
- Dick tried in vain to solve that problem.
Bu kitabı ücretsiz alabilirsin.
- You can have this book for nothing.
Bu saati ücretsiz alabilirsin.
- You can have this watch for nothing.
Ben onu boş yere aldım.
- I got it for nothing.
O, boş yere onu bana verdi.
- He gave it to me for nothing.
Tom bu biletleri bedava aldı.
- Tom got these tickets for nothing.
O, bileti bedava aldı.
- She got the ticket for nothing.
Bütün çabalarım boşa gitti.
- All my pains went for nothing.
Bu metni boşuna çevirdim.
- I translated this text for nothing.
Yandaki bayan artık onu istemediği için biz bu sandalyeyi boşuna aldık.
- We got this chair for nothing because the lady next door didn't want it anymore.
Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat boş yere.
- He tried to make his wife happy, but in vain.
Ağlamamak için boş yere çabaladı.
- She tried in vain not to cry.
Her actions were in vain.
- Ihr Handeln war vergebens.
You ask in vain for forgiveness; your actions are unforgivable.
- Sie bitten vergebens um Verzeihung; Ihr Handeln ist unverzeihlich.