Ben genellikle veranda üzerinde okurum.
- I usually read on the verandah.
and yet, though desirous to be gone, she could not quit the Mansion House, or look an adieu to the Cottage, with its black, dripping, and comfortless verandah, or even notice through the misty glasses the last humble tenements of the village, without a saddened heart.
Tom sat alone on the porch smoking a cigar.
- Tom bir puro içerken verandada tek başına oturdu.
She swept the dirt from the porch.
- Verandadan dökülen kirleri süpürdü.
Tom was sitting on the stoop.
- Tom verandada oturuyordu.
Let's have lunch on the patio.
- Verandada öğle yemeği yiyelim.
Something fell on the patio, but I could not see what it was.
- Verandanın üzerine bir şey düştü ama onun ne olduğunu göremedim.
I usually read on the verandah.
- Ben genellikle veranda üzerinde okurum.