I've given up eating meat.
- Et yemekten vazgeçtim.
Tom has all but given up.
- Tom neredeyse vazgeçti.
I gave up smoking a year ago.
- Ben bir yıl önce sigara içmekten vazgeçtim.
I tried to do my homework, but I didn't really know how to do it, so I gave up.
- Ev ödevimi yapmaya çalıştım, fakat nasıl yapacağımı gerçekten bilmiyordum, bu yüzden vazgeçtim.
I cannot dispense with this dictionary.
- Bu sözlükten vazgeçemem.
We cannot dispense with the rainforests.
- Biz yağmur ormanlarından vazgeçemeyiz.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
He renounced smoking and drinking.
- O, sigara ve içki içmekten vazgeçti.
I can't believe he renounced his U.S. citizenship.
- Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum.
He is too proud to give up.
- O vazgeçemeyecek kadar çok gururludur.
I won't give up, no matter what you say.
- Ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.