He will be having dinner with her at this time tomorrow.
- Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
I put in an hour of jogging before I go to school.
- Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.
I was having a very good time, when the sad news came.
- Üzücü haber geldiğinde çok iyi vakit geçiriyordum.
Tom and Mary spent a lot of time together when they were kids.
- Tom ve Mary çocukken birlikte çok vakit geçirdiler.
It's just going to take a while.
- Bu gerçekten biraz vakit alacak.
She killed time reading a magazine while she waited.
- Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.
Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum.
- Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.
Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum.
- Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.