vakitlice

listen to the pronunciation of vakitlice
Turkish - English
timely
Done at the proper time
Happening or appearing at the proper time
{a} early enough, seasonable
{a} betimes, early, soon, seasonably
At the right time
Being or occurring in good time; sufficiently early; seasonable
{s} opportune, well-timed, convenient
at an opportune time; "your letter arrived apropos"
before a time limit expires; "the timely filing of his income tax return"
approval A timely event happens at a moment when it is useful, effective, or relevant. The recent outbreaks of cholera are a timely reminder that this disease is still a serious health hazard. done or happening at exactly the right time
before a time limit expires; "the timely filing of his income tax return
Early; soon; in good season
Keeping time or measure
done or happening at the appropriate or proper time; "a timely warning"; "with timely treatment the patient has a good chance of recovery"; "a seasonable time for discussion"; "the book's publication was well timed"
vakit
time

I had a good time last evening. - Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.

He will be having dinner with her at this time tomorrow. - Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak.

vakit
{i} hour

I put in an hour of jogging before I go to school. - Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.

vakit
appointed time
vakit
season
vakit
when

When I was little, I spent a lot of time in the country with my grandparents. - Küçükken büyükanne ve büyükbabalarımla taşrada çok vakit geçirdim.

I spent a lot of time here when I was a kid. - Ben bir çocukken burada çok vakit harcadım.

vakit
when: Refia geldiği vakit when Refia comes/when Refia came
vakit
the right time, the time (for doing something)
vakit
time; the right time; appointed time; time, season
vakit
father time
vakit
while

She killed time reading a magazine while she waited. - Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.

We haven't really spent time with each other for a while. - Bir süredir gerçekten birbirimizle vakit geçirmedik.

vakit
juncture
Turkish - Turkish

Definition of vakitlice in Turkish Turkish dictionary

Vakit
(Osmanlı Dönemi) İF
Vakit
if
vakit
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda gelince "iken" anlamını verir
vakit
Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler
vakit
Zaman

Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum. - Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.

Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum. - Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.

vakit
Ahmet Emin Yalman ve Mehmet Asım Us'un 1917 yılında kurduğu gazete
vakit
Zaman: "Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te."- Y. K. Beyatlı
vakit
Çağ
vakit
Tespit edilmiş olan zaman: "Kâhya - vakit gayri Süleyman, haber saldık gelecekler, pamuklar da kıvamına geldi - demişti."- S. Kocagöz
vakit
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda gelince "iken" anlamını verir. "Ettiği, edeceği" anlamındaki söyleyişlerden sonra getirilerek zaman zarfları yapılır. İmkân, fırsat
vakit
İmkân, fırsat
vakit
Tespit edilmiş olan zaman
vakit
Geçim, para bakımından imkân
vakit
"Ettiği, edeceği" anlamındaki söyleyişlerden sonra getirilerek zaman zarfları yapılır
vakitlice
Favorites