O, hiç tereddüt etmeden kendi arabasını sattı.
- He sold his own car without hesitation.
Tereddütü beni şüpheye düşürdü.
- His hesitation made me doubt.
Gerçek dövüşte, duraksamanın çok tehlikeli bir şey olduğunu unutmamalısın.
- In real combat, you must not forget that hesitation is a very dangerous thing.
Mary duraksamadan buz gibi suya atladı.
- Mary jumped into the icy water without hesitation.
Tom çekinmeden arabasını sattı.
- Tom sold his car without hesitation.
Tom çekinmeden odaya girdi.
- Tom entered the room without hesitation.
On the streets of Berlin, Ruth and her compatriots vacillated between hope and despair..