vâsıta

listen to the pronunciation of vâsıta
Turkish - English
means

We must devise some means of escape. - Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.

Thoughts are expressed by means of words. - Düşünceler kelimeler vasıtasıyla ifade edilirler.

{i} vehicle
medium
agency
facility
vehicle, means of transportation
instrumentality
means; vehicle; implement, instrument
implement, instrument
stepping-stone
resource
wheel
apparatus
tool
conveyance
mean

We must devise some means of escape. - Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.

She explained her idea by means of pictures. - O, resimler vasıtasıyla fikrini açıkladı.

facilities
lever

They lifted the rock by means of a lever. - Taşı bir manivela vasıtasıyla kaldırdılar.

means to an end
agent
organ
intermediary
intermedium
stepping stone
vasıta olan
vehicular
vasıta olma
instrumentality
vasıta olmak
mediate
vasıtalar
(Askeri) resources
Savunma Bakanlığı Vasıta ve İmkanlar Kurulu
(Askeri) Defense Resources Board
amfibi vasıta
amphibian vehicle
tesir ateşi sıra atışı; aleve karşı yardımcı vasıta
(Askeri) fire for effect; flame field expedients
umumi vasıta
public transportation vehicle
Turkish - Turkish
Araç: "Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür."- Atatürk
Aracı: "Geçim bakımından da aynı yolu tutanlar vardır; memur kayırmak, mümkünse vasıta olmak suretiyle!"- R. H. Karay
Aracılık
Araç
Aracı
(Osmanlı Dönemi) iki şeyi birbirine ulaştıran, aracı, âlet
(Osmanlı Dönemi) YED
VÂSITA
(Osmanlı Dönemi) Aracı. Arada bulunan. Vasıtalık eden
VÂSITA
(Osmanlı Dönemi) İki şeyi birbirine ulaştıran
vasıta hali
İsmin belirttiği nesnenin vasıta olarak kullanıldığını, fiile vasıta olduğunu belirtmek için kullanılan hâl
vasıta hali eki
bakınız: vasıta hâli
ağır vasıta
Motoru, ağır yük veya birden fazla römork taşımak amacıyla güçlendirilmiş kamyon, tır vb. ağır araç
ağır vasıta ehliyeti
Ağır vasıta sürücülerine verilen kullanma belgesi
vâsıta
Favorites