vâi̇z

listen to the pronunciation of vâi̇z
Turkish - English

Definition of vâi̇z in Turkish English dictionary

vaiz
{i} preacher

Tom fell in love with the preacher's daughter. - Tom vaizin kızına aşık oldu.

I hate being a preacher's son. - Bir vaizin oğlu olmaktan nefret ediyorum.

vaiz
{i} sermon

She listened to the young preacher's sermon. - O, genç vaizin vaazını dinledi.

The preacher gave a beautiful sermon. - Vaiz güzel bir vaaz verdi.

vaiz
(kötü) pulpiteer
vaiz
pulpit orator
vaiz
preacher; cheplain
vaiz
clergyman
vaiz
minister
vaiz
chaplain
vaiz
predicant
vaiz
devil dodger
vaiz
Islam preacher
vaiz niteliğinde olan
predicatory
vaiz
discourse
vaiz
parson
vaiz
preacher man
vaiz
clerical
vaizler
preachers
ataması yapılmamış belgeli vaiz
licentiate
gezici vaiz
evangelist

Many of Tom's friends think he'll likely become an evangelist. - Tom'un arkadaşlarının çoğu onun muhtemelen bir gezici vaiz olacağını düşünüyor.

metodist vaiz
ranter
vaiz
curate
vaiz
cleric
yüksekten atan vaiz
tub-thumper
Turkish - Turkish
(Hukuk) Dinsel; evlerde dinsel öğüt veren kimse
(Osmanlı Dönemi) Nasihat veren. Dinî mes'eleler üzerinde öğüt veren.Ben vâizleri dinledim. Nasihatları bana tesir etmedi. Düşündüm. Kasavet-i kalbimden başka üç sebep buldum: Birincisi: Zaman-ı hâzırayı zaman-ı sâlifeye kıyas ederek yalnız tasvir-i müddeâyı parlak ve mübalâğalı gösteriyorlar. Tesir ettirmek için; isbat-ı müddea ve müteharri-i hakikatı ikna' lâzım iken ihmal ediyorlar.İkincisi: Bir şeyi tergib veya terhib etmekle ondan daha mühim şeyi tenzil edeceklerinden muvazene-i Şeriatı muhafaza etmiyorlar.Üçüncüsü: Be
vaiz
Cami, mescit vb. yerlerde Kur'an'dan, hadis kitaplarından örnek getirerek dinî konuşmalar yapan kimse
vaiz
Cami, mescit vb. yerlerde Kur'an'dan, hadis kitaplarından örnek getirerek dinî konuşmalar yapan kimse: "Bir gün camide vaiz bir şey hikâye etmişti."- A. Ş. Hisar
Vaiz
öğütçü