He refused to ask for advice from experts.
- Uzmanlardan tavsiye istemeyi reddetti.
She is an expert typist.
- O bir uzman daktilocu.
I'm not a specialist.
- Ben bir uzman değilim.
Tom wanted to become a search-and-rescue specialist.
- Tom bir arama- kurtarma uzmanı olmak istiyordu.
He's an authority in his field.
- O, alanında bir uzmandır.
Tom is an authority in his field.
- Tom, alanında bir uzmandır.
Professional translators quite often specialize in just one field, for example law or medicine.
- Profesyonel çevirmenler çoğunlukla sadece tek bir alanda uzmanlaşırlar, örneğin hukuk ve tıp.
You need a professional to translate this.
- Bunu çevirmek için bir uzmana ihtiyacın var.
For someone who's supposed to be an expert, you don't seem to know much.
- Uzman olması gereken biri için çok şey biliyor gibi görünmüyorsun.
Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right?
- Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi?
Tom certainly is a poor judge of character.
- Tom kesinlikle kötü bir karakter uzmanı.
The judges haven't yet picked the best book.
- Uzmanlar henüz en iyi kitabı seçmediler.
The weatherman predicts snow for tonight.
- Meteoroloji uzmanı bu gece için kar öngörüyor.
Can you trust the weatherman?
- Meteoroloji uzmanına güvenebilir misin?
She called the psychiatrist.
- O, akıl hastalıkları uzmanını çağırdı.
Tom is a nutritionist.
- Tom bir beslenme uzmanıdır.
Eugene is a genealogist.
- Eugene bir soy izleme uzmanıdır.
Which foreign language are you most proficient in?
- En çok hangi yabancı dilde uzmanlaşmış bulunuyorsunuz?
We are looking for someone who is proficient in French.
- Fransızca'da uzman birisini arıyoruz.