Tom stretched out his legs.
- Tom bacaklarını uzattı.
Tom stretched his legs.
- Tom bacaklarını uzattı.
Tom poured some milk into a glass and handed it to Mary.
- Tom bardağa biraz süt koydu ve Mary'ye uzattı.
Tom got two beers out of the refrigerator and handed one to Mary.
- Tom buzdolabından iki bira çıkardı ve birini Mary'ye uzattı.
The sleeves of this coat have to be lengthened.
- Bu paltonun kollarının uzatılması gerek.
She extended her stay by five days.
- Kalışını beş gün uzattı.
The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
He held out a helping hand to the poor.
- O, yoksullara yardım eli uzattı.
I handed the examination papers in to the teacher.
- Sınav kâğıtlarını öğretmene uzattım.
He extended his right arm.
- O, sağ kolunu uzattı.
She extended her stay by five days.
- Kalışını beş gün uzattı.
This huge war has been prolonged.
- Bu büyük savaşın süresi uzatılmıştır.
The happiness of a person prolongs his day.
- Bir insanın mutluluğu onun gününü uzatır.
The coat is a bit too short. Can you lengthen it?
- Ceket biraz fazla kısa. Onu uzatabilir misin?
The sleeves of this coat have to be lengthened.
- Bu paltonun kollarının uzatılması gerek.
Alchemists believed that the philosopher's stone was capable of extending a person's life.
- Simyagerler felsefe taşının kişinin hayatını uzatabileceğine inanıyordu.
Gooseberries are fruits that are effective at extending life.
- Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.
This huge war has been prolonged.
- Bu büyük savaşın süresi uzatılmıştır.
He reached out for the book.
- O, kitabı almak için uzandı.
He reached across the table and shook my hand.
- Masanın üzerinden uzandı ve elimi sıktı.