She is distantly related to him.
- O, ona uzaktan akrabadır.
We live many miles distant from each other.
- Biz birbirimizden kilometrelerce uzakta yaşıyoruz.
The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
- Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
I often use SSH to access my computers remotely.
- Uzak bilgisayarlarıma erişmek için sık sık SSH'ı kullanırım.
An apple a day keeps the doctor away.
- Her gün bir elma, doktoru uzak tutar.
I went all the way to see her only to find her away from home.
- Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
His work was acceptable, but far from excellent.
- Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
He is far from perfect.
- O mükemmel olmaktan uzaktır.
Tom put his bags in the trunk, then hopped in the car and drove off.
- Tom çantalarını bagaja koydu, sonra arabaya bindi ve arabayla uzaklaştı.
The island is about two miles off the coast.
- Ada kıyıdan yaklaşık iki mil uzaklıktadır.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
It is not far away from the hotel.
- O, otelden çok uzakta değildir.
There is a place not far off from here where we can use the phone.
- Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
Christmas isn't far off now.
- Noel artık uzak değil.
Tom needs to find an apartment not too far from where he works.
- Tom çalıştığı yerden çok uzakta olmayan bir daire bulmalı.
Tom lives in an apartment not far from my place.
- Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
Books can transport you to faraway lands, both real and imagined.
- Kitaplar sizi hem gerçek hem de hayali uzak memleketlere götürebilir.
Temperatures in the Arctic are rising 2 to 3 times faster than temperatures farther south.
- Kuzey kutup bölgesindeki sıcaklıklar uzak güneydeki sıcaklıklardan 2 ila 3 kat daha hızlı artıyor.
The school is farther than the station.
- Okul istasyondan daha uzaktır.
He hid his dictionary out of sight.
- O, gözden uzak bir yere sözlüğünü sakladı.
We need to keep bacteria out of food.
- Gıdaları bakterilerden uzak tutmalıyız.
If you look from afar, most things will look nice.
- Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
To love humanity, it must be viewed from afar.
- İnsanlığı sevmek için uzaktan izlenebilir olmalıdır.
It's highly unlikely that our taxes will be lowered.
- Vergilerimizin düşürülmesi uzak ihtimal.
I think it's highly unlikely that Tom will go bowling.
- Bence Tom'un bowlinge gideceği uzak ihtimal
Our city is free from air pollution.
- Bizim şehrimiz hava kirliliğinden uzaktır.
With your children away, you must have a lot of free time.
- Çocuklarınız uzakta olduğu için, bir sürü boş zamanınız olmalı.
Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village.
- Bu uzak köyde hiç kimse asla bizi görmeye gelmez.
Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
The invention of the telephone made it possible to communicate with people far away.
- Telefonun icadı, uzak mesafelerdeki insanlarla haberleşmeyi mümkün hale getirdi.
You should watch television at a distance.
- Televizyonu uzaktan izlemelisiniz.
He always stands aloof from the masses.
- O her zaman kitlelerden uzak duruyor.
Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
She heard a dog barking in the distance.
- O, uzakta bir köpek havlaması duydu.
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
Keep out of the way, please.
- Yoldan uzak durun, lütfen.
He looked back at us many times and walked away.
- O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
He returned back home after being away for ten months.
- On ay uzak kaldıktan sonra eve geri döndü.
Please store in a cool and dry place, out of direct sunlight.
- Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.
You're wide of the mark.
- Sizin tahmin hedeften uzak.
They must be removed.
- Onlar uzaklaştırılmalı.
The injured were removed from the scene.
- Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.