Definition of uzak in Turkish English dictionary
- remote
She was born in a remote village in Nepal.
- O, Nepal'de uzak bir köyde doğdu.
I often use SSH to access my computers remotely.
- Uzak bilgisayarlarıma erişmek için sık sık SSH'ı kullanırım.
- away
If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
- Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
The capital of Himachal Pradesh, Shimla, is only 115 kilometres away from Chandigarh.
- Himachal Pradesh'in başkenti Shimla, Chandigarh'tan sadece 115 kilometre uzak.
- distant
Tom is distantly related to Mary.
- Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.
We can see distant objects with a telescope.
- Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.
- far
The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
- Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
- far away
He came from far away.
- O, çok uzaklardan geldi.
I saw a light far away.
- Ben uzakta bir ışık gördüm.
- outlying
- far-off
- apart
Your parents can't keep us apart forever.
- Anne baban bizi sonsuza kadar uzak tutamazlar.
Tom lives in an apartment not far from my place.
- Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
- faraway
Books can transport you to faraway lands, both real and imagined.
- Kitaplar sizi hem gerçek hem de hayali uzak memleketlere götürebilir.
- farther
The school is farther than the station.
- Okul istasyondan daha uzaktır.
As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
- Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- improbable
- out
He hid his dictionary out of sight.
- O, gözden uzak bir yere sözlüğünü sakladı.
We need to keep bacteria out of food.
- Gıdaları bakterilerden uzak tutmalıyız.
- beyond the reach of
- afar
The traveler saw a light from afar and rejoiced.
- Gezgin uzaktan bir ışık gördü ve sevindi.
If you look from afar, most things will look nice.
- Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
- unlikely
It's highly unlikely that our taxes will be lowered.
- Vergilerimizin düşürülmesi uzak ihtimal.
I think it's highly unlikely that Tom will go bowling.
- Bence Tom'un bowlinge gideceği uzak ihtimal
- free
You must keep this machine free from dust.
- Bu makineyi tozdan uzak tutmalısınız.
Your composition is free from all grammatical mistakes.
- Kompozisyonun tüm dil bilgisi hatalarından uzak.
- (Askeri) deep
- (Pisikoloji, Ruhbilim) distal
- out-of-the-way
Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village.
- Bu uzak köyde hiç kimse asla bizi görmeye gelmez.
- a long way off
- outside
Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
- distance place
- distent
- off the beaten track
- at a distance, faraway
- (someone) who has no talent at all for; (someone) who is unable to (do something)
- far off
Christmas isn't far off now.
- Noel artık uzak değil.
He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off.
- Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.
- off
The island is about two miles off the coast.
- Ada kıyıdan yaklaşık iki mil uzaklıktadır.
He always stands off when people are enthusiastic.
- İnsanlar çoşkuluyken, o her zaman uzak durur.
- standoffish
- distant; far, far-off, faraway, remote, off the beaten track, out-of-the-way; improbable, unlikely, outside; distance place
- aloof
He always stands aloof from the masses.
- O her zaman kitlelerden uzak duruyor.
- distant, remote, far, faraway, far-off
- recluse
- distance
She heard a dog barking in the distance.
- O, uzakta bir köpek havlaması duydu.
Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
- out of the way
Keep out of the way, please.
- Yoldan uzak durun, lütfen.
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
- insofar
- unlikely, improbable
- outlandish
- back
I'd stand back if I were you.
- Terinde olsam uzak dururum.
Tom got back in his car and drove away.
- Tom arabasına döndü ve uzaklaştı.
- (someone, something) who or which has nothing to do with, who or which has no connection with
- tele
The invention of the telephone made it possible to communicate with people far away.
- Telefonun icadı, uzak mesafelerdeki insanlarla haberleşmeyi mümkün hale getirdi.
You should watch television at a distance.
- Televizyonu uzaktan izlemelisiniz.
- out of reach
- remoteness
- trap
- from far
- outoftheway
- cool
Please store in a cool and dry place, out of direct sunlight.
- Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.
- wide
You're wide of the mark.
- Sizin tahmin hedeften uzak.
- removed
They must be removed.
- Onlar uzaklaştırılmalı.
Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
- uzak durmak
- keep away
- uzak durma
- abstinence
They advocate complete abstinence.
- Onlar tüm formlarda içkiden uzak durmayı savunuyor.
The church teaches abstinence before marriage.
- Kilise evlilikten önce seksten uzak durmayı öğretir.
- uzak durmak
- shun
- uzak durmak
- get out of
- uzak durun
- keep out
- uzak durmak
- avoid
- uzak alan
- (Çevre) far-field
- uzak batı
- westernmost
- uzak bilgisayara yüklemek
- (Bilgisayar) upload
- uzak dur!
- keep back!
- uzak durma
- eschewal
- uzak durmak
- skirt
- uzak durmak
- absent oneself from
- uzak durmak
- (deyim) freeze off
- uzak durmak
- abstain from
- uzak durmak
- (deyim) be at arm's length
- uzak durmak
- funk
- uzak durmak
- short-circuit
- uzak durmak
- (deyim) fight shy of
- uzak durmak
- stand clear of
- uzak durmak
- keep away from something
- uzak durmak
- stand back
- uzak durmak
- keep one's eyes off
- uzak durmak
- give a wide berth to
- uzak durmak
- (deyim) give a wide berth
- uzak durmak
- stand clear
- uzak durmak
- hold aloof
- uzak durmak
- stay out of
They wanted to stay out of international conflicts.
- Uluslararası tartışmalardan uzak durmak istediler.
- uzak durmak
- abstain
- uzak durmak
- keep one's distance from
- uzak durmak
- avoid somebody
- uzak durmak
- keep aloof from something
- uzak durmak
- keep one's hands off
- uzak erişim
- (Bilgisayar) remote access
- uzak eğitim
- distance education
- uzak kalmak
- keep away
- uzak pusu
- (Askeri) far-ambush
- uzak sebep
- (Sigorta) remote cause
- uzak site
- (Bilgisayar) remote site
- uzak sunucu
- (Bilgisayar) remote server
- uzak uç
- (Biyokimya) distal
- uzak yer
- distance
- uzak yol
- (Askeri) ocean going
- uzak çekim
- (Fotoğrafçılık) master shot
- uzak durmak
- Keep away from
- uzak durunuz
- Avoid
- uzak lara
- remote lara
- uzak olma
- distance
- uzak sağlayıcı
- remote provider
- uzak akraba
- distant relative
- uzak aygıt
- (Bilgisayar) remote device
- uzak ağ işlemcisi
- (Askeri) remote network processor
- uzak batı
- Far West
- uzak bağlı
- (Bilgisayar) link-attached
- uzak bir ihtimal
- off chance
- uzak bölge
- (Askeri) far field
- uzak bölge
- (Dilbilim) marginal area
- uzak bölge
- (Dilbilim) relic area
- uzak değil
- not far
It is not far to Paris.
- Paris'e uzak değildir.
The post office is not far from your college.
- Postane kolejden uzak değildir.
- uzak doğu
- the far east
- uzak doğu
- Far East
Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
- Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
- uzak duran
- eschewer
- uzak duran
- shunner
- uzak duran
- offish
- uzak durma
- avoidance
- uzak durma
- aloofness
- uzak durma
- standoff
- uzak durma
- abstention
- uzak durma
- keeping aloof
- uzak durma
- staying away
- uzak durma
- keeping away
- uzak durmak
- keep off
- uzak durmak
- shrink away
- uzak durmak
- stand aloof
- uzak durmak
- dissociate oneself from
- uzak durmak
- stay away from
You want to stay away from that guy.
- O adamdan uzak durmak istiyorsun.
It's best to stay away from Tom.
- Tom'tan uzak durmak en iyisi.
- uzak durmak
- stand off
- uzak durmak
- keep out
- uzak durmak
- stand apart
- uzak durmak
- short circuit
- uzak durmak
- keep aloof
- uzak durmak
- avoid smb
- uzak durmak
- keep out of
- uzak durmak
- keep one's distance
- uzak durmak
- to stay away from. (birbirinden/birbirlerinden)
- uzak durmak
- to keep away from, to keep off (sb/sth), to avoid, to abstain (from sth), to shun, to keep one's distance (from sb/sth)
- uzak durmasını söylemek
- warn off
- uzak durmasını söylemek
- warn from
- uzak durmuş
- eschewed
- uzak dövüş boksörü
- outfighter
- uzak düşmek
- to be far from one another
- uzak etki
- (Pisikoloji, Ruhbilim) distal effect
- uzak gelecek
- remote future
- uzak hava desteği (Birleşik Devletler Deniz Piyadesi); dorudan erişimli abone; d
- (Askeri) deep air support (USMC); direct access subscriber; direct air support
- uzak hesap
- remote account
- uzak ihtimal
- remote possibility
- uzak istasyon
- remote station
- uzak işlemci
- remote processor
- uzak keşif
- (Askeri) distant reconnaissance
- uzak mesafe kara taarruz füzesi
- (Askeri) stand-off land attack misilse
- uzak olmak
- disto
- uzak plan
- long shot
- uzak satır yazıcı
- (Askeri) remote line printer
- uzak tepki
- (Pisikoloji, Ruhbilim) distal response
- uzak terminal
- remote terminal
- uzak terminal; engebeli arazi
- (Askeri) remote terminal; rough terrain
- uzak tutmak
- hold off
- uzak tutmak
- keep somebody out of
- uzak tutmak
- keep something out
- uzak tutmak
- curb
- uzak tutmak
- keep apart
- uzak tutmak
- stand off
- uzak tutmak
- keep at bay
- uzak tutmak
- keep somebody out
- uzak tutmak
- keep off
This net here is to keep off mosquitoes.
- Buradaki ağ, sivrisinekleri uzak tutmak içindir.
- uzak tutmak
- keep away
- uzak tutmak
- hold at bay
- uzak tutmak
- to keep sb/sth out (of sth)
- uzak tutmak
- keep something out of
- uzak tutmak
- keep out
- uzak tutmak
- shut off from
- uzak umut
- faint hope
- uzak video terminali
- (Askeri) remote video terminal
- uzak yazıcı değişimi
- (Askeri) teletypewriter exchange
- uzak yazıcı özel hattı
- (Askeri) teletypewriter private line
- uzak yazılım
- tele-software
- uzak yere göndermek
- sending away
- uzak çekim
- extreme long shot
- uzak çoklayıcı birleştiricisi; kurtarma görev komutanı; Kurtarma Yönetim Komites
- (Askeri) remote multiplexer combiner; rescue mission commander; Resource Management Committee (CSIF); returned to military control
- uzak ıp adr
- (Bilgisayar) remote ip addr
- en uzak
- furthest
- denizden uzak olan
- inland
- en uzak
- endmost
- gözlerden uzak yer
- seclusion
- içkiden uzak durma
- abstinence
They advocate complete abstinence.
- Onlar tüm formlarda içkiden uzak durmayı savunuyor.
- toplumdan uzak yaşayan kimse
- recluse
- (insan) uzak
- unapproachable
- pek uzak olmayan olay
- in the offing
- uzak durmak
- to stay away
- uzak durmak
- eschew
- uzak kalmak
- keep off
- uzak tutmak
- keep at arms length
- uzak tutmak
- call off
- uzak tutmak
- exclude
- dünyanın güneşe en uzak olduğu nokta
- the world's most remote point to the sun
- evin uzak olması
- being away from home
- uzak durmak
- keep its hands out of
- uzak durmak
- stand away
- uzak olmak
- be far from
- uzak olmak
- be aloof
- Deniz piyade uzak bölge erişim ve çıkartma sistemi
- (Askeri) Marine remote area approach and landing system
- bar buradan çok uzak mı
- Is it far to the bar
- başkentten çok uzak yer
- outpost
- benden uzak dursun
- far be it from me
- birbirinden uzak
- asunder
- birinden uzak durmak
- stand away
- bulutsu uzak yıldız topluluğu
- nebula
- buradan oldukça uzak
- It's quite far from here
- buradan çok uzak mı
- Is it far from here
- bütün suçlamalardan uzak
- beyond all blame
- ciddiyetten uzak
- flip
- ciddiyetten uzak
- flippant
- daha uzak
- farther, further
- daha uzak
- farther
The school is farther than the station.
- Okul istasyondan daha uzaktır.
As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
- Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- direkt uzak arama
- (Telekom) direct distance dialling
- en uzak
- outmost
- en uzak
- furthermost
- en uzak
- ultimate
- en uzak
- uttermost
- en uzak
- outermost
- en uzak
- farthermost