Don't disturb her while she is sleeping.
- Uyurken onu rahatsız etme.
A woman visited us while you were sleeping.
- Siz uyurken bir kadın bizi ziyaret etti.
A burglar broke in while he was asleep.
- O uyurken içeri bir hırsız girdi.
We found the boy sound asleep.
- Biz çocuğu mışıl mışıl uyurken bulduk.
They slept a little in the room.
- Onlar, odada biraz uyudular.
I can't take it anymore! I haven't slept for three days!
- Artık daha fazla dayanamıyorum! Üç gündür uyumadım!
This room is not suitable for sleeping.
- Bu oda uyumak için uygun değil.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
I usually have a kip on Sundays.
- Pazar günleri genellikle uyurum.
My mother has a kip every afternoon.
- Annem her öğleden sonra uyur.
Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree.
- Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.
This room is not suitable for sleeping.
- Bu oda uyumak için uygun değil.
It was too muggy for me to get to sleep last night.
- Dün gece hava uyuyamayacağım kadar çok nemliydi.
I have to get to sleep! I've got classes tomorrow.
- Uyumalıyım! Yarın derslerim var.