Bush only wants to civilize the world.
- Bush sadece dünyayı uygarlaştırmak istiyor.
The missionaries civilized the natives.
- Misyonerler yerlileri uygarlaştırdı.
We live in a civilized society.
- Biz uygar bir toplumda yaşıyoruz.
We discovered relics of an ancient civilisation.
- Eski bir uygarlıkla ilgili kalıntılar bulduk.
They took away the remains of a civilization lost in history.
- Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.