uyarıcı

listen to the pronunciation of uyarıcı
Turkish - English
{i} stimulant

It turned out that some Russian athletes have used a new stimulant called meldonium. - Bazı Rus sporcuların Meldonyum adı verilen yeni bir uyarıcı kullandıkları ortaya çıktı.

(Hukuk) stimuli
upper
cautionary
speed
premonitory
warning, admonitory
reviver
stimulating

I had a very stimulating conversation with Tom. - Tom'la çok uyarıcı bir konuşma yaptım.

I find it very stimulating. - Onu çok uyarıcı buluyorum.

warning

Tom gave Mary a warning look. - Tom Mary'ye uyarıcı bir görüntü verdi.

stimulative, stimulatory, excitant
admonitory
warning; exciting, stimulating; stimulant; exciter
up
exciting
stimulative
stimulus

A nerve cell responds to a slight stimulus. - Bir sinir hücresi hafif bir uyarıcıya yanıt verir.

(Denizbilim) inducer
exciter
monitory
alerter
stimulatory
(Mühendislik) actuator
contraindicated
admonishing
(Anatomi) exitor
premonitor
uyarı
{i} warning

A very brief warning or explanation is enough for an intelligent person. - Çok kısa bir uyarı veya açıklama akıllı bir kişi için yeterlidir.

Warning: unsupported characters are displayed using the '_' character. - Uyarı: desteklenmeyen karakterler '_' karakteri kullanarak gösterilir.

uyarıcı belirti
premonitory symptom
uyarıcı dinamo
exciter
uyarıcı etki
tonic
uyarıcı hap
horn pill
uyarıcı hap
purple heart
uyarıcı ilaç
stimulant
uyarıcı lamba
exciter lamp
uyarıcı madde
cordial
uyarıcı vermek
hop up
uyarıcı şey
excitant
uyarıcı-organizma-tepki
(Pisikoloji, Ruhbilim) stimulus-organism-response
uyarı
{i} advice

Tom doesn't need your advice. - Tom'un uyarınıza ihtiyacı yok.

uyarı
{i} notice

I haven't received any notice that she's coming. - Onun geldiğine dair herhangi bir uyarı almadım.

A notice came in the mail. - E-postada bir uyarı geldi.

uyarı
{i} admonition
uyarı
{i} caution

He cautioned me against being careless of my health. - O beni benim sağlığıma karşı dikkatsiz olmama karşı uyarıda bulundu.

sesli uyarıcı
buzzer
uyarı
(Biyokimya) impulse
uyarı
excitation
uyarı
impetus
uyarı
exclamation
uyarı
(Tıp) stimulation

I need some mental stimulation. - Zihinsel bir uyarıma ihtiyacım var.

All children need stimulation. - Bütün çocukların uyarıma ihtiyacı vardır.

uyarı
signal
uyarı
(Askeri) precaution
uyarı
demerit
uyarı
commination
uyarı
monition
uyarı
instigation
uyarı
stimulus

A nerve cell responds to a slight stimulus. - Bir sinir hücresi hafif bir uyarıcıya yanıt verir.

uyarı
warning shot
Uyarı
attention

He paid attention to my warning. - O, uyarıma dikkat etti.

You should have paid attention to her warning. - Onun uyarısına kulak vermeliydin.

standart uyarıcı
(Pisikoloji, Ruhbilim) standard stimulus
tiroid uyarıcı hormon
(Pisikoloji, Ruhbilim) thyroid stimulatitng hormone
tiroid uyarıcı hormonu
(Tıp) thyroid stimulating hormone
uyarı
warning, caution, notice " ikaz, ihtar, tembih; stimulus, excitation
uyarı
(Hukuk) impetus, alert, warning
uyarı
demerit mark
uyarı
exhortation
uyarı
injunction
uyarı
tip off
uyarı
remark

He always makes cynical remarks to me. - O bana her zaman alaycı uyarılar yapar.

She resented his remarks about her poor driving. - O onun kötü sürüşü hakkındaki uyarılarına içerledi.

uyarı
alert , attention , warning , alarm
uyarı
lecture
uyarı
admonitory
uyarı
caveat
uyarı
remonstrance
uyarı
tipoff
uyarı
{i} alert

The tsunami alert was cancelled. - Tsunami uyarısı iptal edildi.

Turkish - Turkish
Uyarma özelliği olan, uyaran, münebbih
münebbih
Uyarı
uyartı
uyarı
Onların uyarılarına uydular."- H. Taner
uyarı
Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih: "Kentin yaşlılarının da düşüncelerini aldılar
uyarı
Organizmada uyarım yaratan güç
uyarı
Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih
uyarı
ikaz
uyarıcı
Favorites