utanç

listen to the pronunciation of utanç
Turkish - English
shame

He hung his head in shame. - O utançla başını eğdi.

Tom bowed his head in shame. - Tom utançla başını eğdi.

shock
deception
shame; modesty, bashfulness; embarrassment
disgrace

Your behaviour was disgraceful. - Davranışın utanç vericiydi.

I would rather be killed than live in disgrace. - Utanç içinde yaşamaktansa öldürülmeyi tercih ederim.

opprobrium
modesty
skulduggery
dishonour
guilt
shame of
pudicity
utanç duyan
ashamed
utanç duymak
feel shame at
utanç duymak
to feel shame (for)
utanç içinde
shamefaced
utanç kaynağı kimse
black sheep
utanç verici
opprobrious
utanç verici
shameful, discreditable
utanç verici
shameful

The place was shamefully neglected. - Yer utanç verici bir biçimde bakımsızdı.

The invasion of other countries is a shameful action. - Başka ülkelerin işgali utanç verici bir etkinliktir.

utanç verici
infamous
utanç verici
sinful
utanç verici
inglorious
utanç verici
disgraceful

Your conduct is disgraceful. - Senin davranışın utanç verici.

Your behaviour was disgraceful. - Davranışın utanç vericiydi.

utanç verici davranış
infamy
utanç verici sır
skeleton in the cupboard
utanç verici sır
skeleton in the closet
utanç verici sır
family skeleton
utanç verici şey
stigma
utanç verici şey
reproach
utanç verici
abjectly
utanç verici
murky
utanç verici
discreditable
utanç verici
it is a shame
utanç verici
disgrace

Your behaviour was disgraceful. - Davranışın utanç vericiydi.

I think it's disgraceful. - Bunun utanç verici olduğunu düşünüyorum.

yalandan utanç
false shame
Turkish - Turkish
Utanma duygusu, hicap: "O zaman, tuhaf bir utanca düşüp şaşırır, başımı önüme eğerdim."- Y. K. Karaosmanoğlu
Hicap
Utanma duygusu, hicap
utanç duygusu
İnsanın ruh dünyasında oluşan utanma duygusu
utanç
Favorites