Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.
There are beginning to be complications.