Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
There are beginning to be complications.