used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence

listen to the pronunciation of used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence
English - Turkish

Definition of used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence in English Turkish dictionary

with
{e} ile

Lütfen bir dolmakalem ile yaz. - Please write with a pen.

Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez. - Wisdom does not automatically come with age.

with
yanında

Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım. - I took sides with them in the argument.

Ne yazık ki yanında sadece beş dolar vardı. - Unfortunately she only had five dollars with her.

with
yanına

Tom böyle bir şey yapamaz ve yanına kar kalmaz. - Tom can't do such a thing and get away with it.

Tom neredeyse yanına bir şemsiye almayı unutuyordu. - Tom almost forgot to take an umbrella with him.

with
-in lehinde
with
canlı

Cumartesi günü benimle bir oyunun canlı performansını görmek ister misin? - Would you like to see a live performance of a play with me Saturday?

Kedi canlı bir fare ile oynuyordu. - The cat was playing with a live mouse.

with
uyanık
with
ile beraber

Leyla, Sami ile beraber uyuşturucu kullanıyordu. - Layla was doing drugs with Sami.

Tom Mary ile beraber çıkmamı öneren kişiydi. - Tom was the one who suggested that I go out with Mary.

with
-i olan
with
-e karşın
with
-den yana
with
-e karşı
with
-e rağmen
with
sayesinde

Yardımın sayesinde başarabildim. - With your help, I could succeed.

Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin. - With your talent, you should be able to make a lot of money.

with
nedeniyle

Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım. - I had to have my brother help me with my homework due to illness.

Tom soğuk algınlığı nedeniyle hastalandı. - Tom came down with a cold.

with
geri

O bir hafta içinde geri dönecek. - She will be back within a week.

Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı. - In the end, the Germans were forced to withdraw.

with
ile beraber/birlikte, ile: She's living with her aunt. Teyzesiyle beraber oturuyor. Will you come with us? Bizimle gelir misin? Wisdom
with
-li
with
(İnşaat) ile, birlikte
with
edat
English - English
with

With her they flourish'd, and with her they die.

used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence

    Hyphenation

    used to in·di·cate sim·ul·ta·ne·ous happening, or im·me·di·ate suc·ces·sion or con·se·quence

    Pronunciation

Favorites