Tom son derece cılız.
- Tom is extremely weak.
Çocukluğunda oldukça cılızdı.
- He was quite weak in his childhood.
Bugün biraz güçsüz hissediyorum.
- I feel a little weak today.
O, hastalığından sonra hâlâ güçsüzdü.
- She was still weak after her illness.
Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
- Lack of food had left him weak and exhausted.
Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
- Everyone has both strong and weak points.
Kahvemi hafif severim.
- I like my coffee weak.
Kahvemi hafif istiyorum.
- I'd like my coffee weak.
Açık kahveyi tercih ederim.
- I prefer weak coffee.
Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
- Tom is obviously still very weak.
İnsan zaafına müsamaha göstermek zorundasın.
- You have to allow for human weakness.