He says he drinks to forget.
- O, unutmak için içtiğini söylüyor.
Sadako wanted to forget about it.
- Sadako onu unutmak istedi.
He forgot to give back my dictionary.
- Sözlüğümü geri vermeyi unuttu.
I forgot to turn off the television before going to bed.
- Yatmadan önce televizyonu kapatmayı unuttum.
Please don't forget to post the letters.
- Lütfen mektupları postalamayı unutma.
How can I forget those days?
- Bu günleri nasıl unutabilirim?
Keep in mind what I tell you.
- Sana söylediğimi unutma.
You must keep in mind that she's much younger than you.
- Onun senden daha genç olduğunu unutmamalısın.
Soon learnt, soon forgotten.
- Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.
This fact must not be forgotten.
- Bu gerçek unutulmamalı.
Please don't forget to shut the door.
- Lütfen kapıyı kapamayı unutma.
Please don't forget to mail the letters.
- Lütfen mektupları postalamayı unutma.