untruthful statement, falsehood; deception

listen to the pronunciation of untruthful statement, falsehood; deception
English - Turkish

Definition of untruthful statement, falsehood; deception in English Turkish dictionary

lie
{f} yalan söylemek

Yalan söylemek yanlıştır. - It is wrong to tell lies.

Yalan söylemek iyi değildir. - It is not good to tell a lie.

lie
{f} uzanmak

Bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı. - He did nothing but lie in bed all day.

Şehir Londra'nın doğusuna uzanmaktadır. - The city lies east of London.

lie
{f} yatmak

Ben birkaç dakika için yatmak istiyorum. - I'd like to lie down for a few minutes.

Ben yatmak istiyorum. - I'd like to lie down.

lie
{i} palavra
lie
{i} konum

Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı. - He lost his position just because he refused to tell a lie.

lie
{f} (lay, lain, ly.ing)
lie
{f} yasal olmak
lie
{f} mideye oturmak
lie
(fiil) yalan söylemek, kandırmak, yatmak, uzanmak, mideye oturmak, yasal olmak
lie
kalmak
lie
{f} durmak, kalmak, olmak
lie
{i} duruş

Ayılar uyuduğunda ya da uzandığında onların duruşları ısıdan kurtulmak ya da onu korumak isteyip istemediklerine bağlıdır. - When bears sleep or lie down, their postures depend on whether they want to get rid of heat or conserve it.

lie
{f} uzan

Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım. - As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.

Köpeğim sık sık çimene uzanır. - My dog often lies on the grass.

lie
balığın gizlendigilie down yatmak
lie
yer almak

Şehir bir dağın eteğinde yer almaktadır. - This city lies at the base of a mountain.

Alman Alpleri'nde ağaçların bittiği yer yaklaşık 1800 metre yükseklikte yer almaktadır. - The treeline in the German alps lies at an elevation of about 1800 meters.

lie
bulunmak
lie
uzan(mak)
lie
(Tıp) Duruş, yatış, fetüsün uzun ekseni il annenin uzun ekseni arasındaki münasebeti belirtmekte kullanılan obstetrik terim
English - English
{i} lie
untruthful statement, falsehood; deception
Favorites