Tom'un masası o kadar dağınıktı ki, temizlikçi odayı temizlemeyi reddetti.
- Tom's desk was so untidy that the cleaner refused to clean the room.
Saçınız gerçekten dağınık görünüyor.
- Your hair really does look untidy.
Annem odamın düzensiz olmasından hoşlanmıyor.
- My mother doesn't like my room being untidy.
Tom düzensiz, değil mi?
- Tom is untidy, isn't he?