Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
- To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
Hoş olmayan bir haber aldım.
- I got an unpleasant news.
O bu tür görüşü nahoş bulur.
- He finds this kind of opinion unpleasant.
Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
- To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
Bayan Jones çoğunlukla telefonda kocasının sekreterine karşı tatsız davranır.
- Mrs. Jones is often unpleasant to her husband's secretary over the phone.
Kız kardeşinle çok antipatik olma, Tom.
- Don't be so unpleasant with your sister, Tom.
He had a bum trip on that mescaline.