Ben alışılmadık bir yere aşık oldum.
- I fell in love in an unlikely place.
Tom'un Çin dominosu oynamayı bildiği çok uzak ihtimal.
- It's very unlikely Tom knows how to play mahjong.
Vergilerimizin düşürülmesi uzak ihtimal.
- It's highly unlikely that our taxes will be lowered.
Çok olasılık dışı görünmüyor.
- It doesn't sound so unlikely.