Çoktan seçmeli testler sıradışı değildir.
- Multiple-choice tests are not uncommon.
Mutfaktaki bir adam, oldukça nadir bir görüntüdür.
- A man in the kitchen is quite an uncommon sight.
Dünyada şişmanlığın nadir olduğu tek bölge Afrika'da Sahra çölünün güney kısmıdır.
- The only remaining region in the world where obesity is uncommon is sub-Saharan Africa.
O seyrek olarak kiliseye gider.
- He rarely goes to church.
Araraquara'da nadir bir Amerikan papağanı satın aldım.
- I bought a rare macaw in Araraquara.
Nadiren radyo dinlerim.
- I rarely listen to the radio.
O seyrek olarak kiliseye gider.
- He rarely goes to church.
Bald eagles are an uncommon sighting in this state.
The diamond was of uncommon size.
A common remedy is uncommonly difficult to find.