Tom son derece rahatsız görünüyor.
- Tom seems to be extremely uncomfortable.
Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
- As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.
- It is strange that he should be put up at such a cheap hotel.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Garip bir keşif yaptılar.
- They made a strange discovery.
Adam tam bir yabancıydı.
- The man was a total stranger.
Buralarda bir yabancıyım.
- I'm a stranger in these parts.
Bazen acayip bir adam olabiliyor.
- Sometimes he can be a strange guy.
Onları hayat görüşü acayip görünebilir.
- Their view of life may appear strange.
Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır.
- His hobby is collecting strange butterflies.