Kirli ev, kirli zemin.
- Dirty house, dirty floor.
Valiz kirli çamaşırlardan başka bir şey içermiyordu.
- The suitcase contained nothing but dirty clothes.
Bu pis bir iş, onunla ilgilenmek istemiyorum.
- This is a dirty job, I don't want to deal with it.
Tom, Mary'ye pis pis baktı.
- Tom gave Mary a dirty look.
Tom kirlenmekten korkmuyor.
- Tom isn't afraid to get dirty.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları anlatmam.
- I know some dirty jokes, but I don't tell them.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları asla anlatmam.
- I know some dirty jokes, but I never tell them.
Kirli giysiler soyunma odasının havasında iğrenç bir koku bıraktı.
- The dirty clothes left a foul odor in the air of the locker room.
İğrenç şakalardan hoşlanmıyorum.
- I don't like dirty jokes.
Despite a walk in the rain, my shoes weren't too dirty.