O, geleceği hakkında belirsizdir.
- He is uncertain about his future.
Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir.
- The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character.
Tom ne yapması gerektiği konusunda kararsız.
- Tom is uncertain what he should do.
O değişken bir tutum takındı.
- He took an uncertain stance.
Yılın bu zamanında hava değişkendir.
- The weather is uncertain at this time of year.
Kennedy assured West German Ambassador Wilhelm Grewe in no uncertain terms that he does not intend to let West Berlin go down the drain.