Tom'un nasıl tepki göstereceği belirsizdi.
- Tom was uncertain how to react.
Peki, belirsizliğin ekonomik faturası ne olacak?
- Well, what about the economic price to be paid due to uncertainty?
Tom ne yapması gerektiği konusunda kararsız.
- Tom is uncertain what he should do.
Yılın bu zamanında hava değişkendir.
- The weather is uncertain at this time of year.
O değişken bir tutum takındı.
- He took an uncertain stance.
Kennedy assured West German Ambassador Wilhelm Grewe in no uncertain terms that he does not intend to let West Berlin go down the drain.