Tom smiled hopefully.
- Tom umutla gülümsedi.
Your students have given us new hope.
- Öğrencileriniz bize yeni umut verdi.
While there is life, there is hope.
- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
I had great expectations for Tom.
- Tom için büyük umutlarım vardı.
There are numerous reasons to be hopeful.
- Umutlu olmak için çok sayıda sebep var.
We remain hopeful that Tom will recover.
- Tom'un iyileşeceğine dair hâlâ umutluyuz.
What wonderful prospect is waiting for you on the other side of the door? None!
- Bu kapının ardında seni hangi parlak umutlar bekliyor? Hiç!
They were sanguine about the company's prospects.
- Onlar şirketin umutları hakkında iyimserdi.
To hope is better than to despair.
- Umutlanmak umutsuzluktan iyidir.
I guess it was too much to hope for.
- Sanırım bu umut etmek için çok fazlaydı.