He made desperate efforts to reach the shore.
- O, kıyıya ulaşmak için aşırı derecede çaba sarfetti.
The island is easy to reach by boat.
- Adaya tekne ile ulaşmak kolaydır.
Firefighters are trying desperately to reach the scene of the accident. Let's hope they arrive before it's too late!
- İtfaiyeciler umutsuzca olay yerine ulaşmak için çalışıyorlar. Umarız çok geç olmadan varırlar!
We concluded that mutual aid was essential for attaining the goal.
- Biz hedefe ulaşmak için karşılıklı yardımın gerekli olduğu sonucuna vardık.
That aim is impossible to attain.
- Bu amaca ulaşmak mümkün değildir.
How long did you train in order to achieve such perfection?
- Böylesine bir mükemmelliğe ulaşmak için ne kadar süre eğitim gördün?
I work too much in order to achieve my goals.
- Hedefime ulaşmak için çok fazla çalışıyorum.
It is very hard to live up to your reputation.
- Ününüze ulaşmak çok zor.
I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
- Ben rüzgarın yönünü değiştiremem, ama her zaman benim hedefe ulaşmak için benim yelkenleri ayarlayabilirim.
I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
- Rüzgarın yönünü değiştiremem ama gidilecek yere ulaşmak için her zaman yelkenlerimi ayarlayabilirim.
He wasn't tall enough to get at the ceiling.
- O, tavana ulaşmak için yeterince uzun değildi.
Tom climbed up a ladder to get to the roof.
- Tom çatıya ulaşmak için merdivene tırmandı.
You have to walk a long way to get there.
- Oraya ulaşmak için uzun bir yol yürümek zorundasın.
It was hard for them to get to the island.
- Adaya ulaşmak onlar için zordu.
How many minutes does it take to get to the JR station on foot?
- JR istasyonuna yürüyerek ulaşmak kaç dakika sürer?
If every user added twenty a day to Tatoeba, it might be possible to reach one million sentences by Christmas.
- Eğer her kullanıcı Tatoeba'ya günde yirmi ilave yaparsa, Noel'e kadar bir milyon cümleye ulaşmak mümkün olabilir.
Tom tried to reach Mary.
- Tom, Mary'ye ulaşmaya çalıştı.
Their losses reached one million yen.
- Zararları bir milyon yene ulaştı.
It was already twelve when he reached home.
- Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.
What you said really got through to Tom.
- Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.
The storm prevented her from arriving on time.
- Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.
The storm prevented us from arriving on time.
- Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.
It is possible to access the Internet without a wire.
- Kablo olmadan internete ulaşmak mümkündür.
She attained her success through hard work.
- Başarısına çok çalışarak ulaştı.
At last he attained his goal.
- Sonunda o, amacına ulaştı.
I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through
- Ben sana telefonla ulaşmaya çalıştım ama başaramadım.
I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through.
- Telefonda sana ulaşmaya çalıştım,ancak bu mümkün olmadı.
After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.
- Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.
They succeeded in reaching the mountain summit, but had an accident when coming back down.
- Dağın zirvesine ulaşmayı başardılar, ama geri inerken bir kaza geçirdiler.
The total amounted to 100 dollars.
- Toplam 100 dolara ulaştı.
The total bill for drinks came up to 7000 dollars.
- İçecekler için toplam fatura 7000 dolara ulaştı.
We arrived at Viracopos at one o'clock in the morning.
- Viracopos'a sabah saat birde ulaştık.
You should arrive at school before nine.
- Okula saat dokuzdan önce ulaşmalısın.
He wasn't tall enough to get at the ceiling.
- O, tavana ulaşmak için yeterince uzun değildi.
He is too short to get at the book on the shelf.
- Raftaki kitaba ulaşamayacak kadar çok kısa.
I'll arrive in Boston at about 2:30.
- Yaklaşık 2.30'da Boston'a ulaşacağım.
No ship could arrive in Cuba.
- Hiçbir gemi Küba'ya ulaşamadı.
It is possible to access the Internet without a wire.
- Kablo olmadan internete ulaşmak mümkündür.
I know what you are planning to do and I'll do everything I can in order to prevent you reaching your goal.
- Ne yapmayı planladığını biliyorum ve amacına ulaşmanı engellemek elimden gelen her şeyi yapacağım.
We have had difficulty reaching you by phone.
- Sana telefonla ulaşmakta zorluk çektik.