ulaşmak

listen to the pronunciation of ulaşmak
Turkish - English
reach

I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination. - Rüzgarın yönünü değiştiremem ama gidilecek yere ulaşmak için her zaman yelkenlerimi ayarlayabilirim.

The island is easy to reach by boat. - Adaya tekne ile ulaşmak kolaydır.

arrive

Firefighters are trying desperately to reach the scene of the accident. Let's hope they arrive before it's too late! - İtfaiyeciler umutsuzca olay yerine ulaşmak için çalışıyorlar. Umarız çok geç olmadan varırlar!

attain

That aim is impossible to attain. - Bu amaca ulaşmak mümkün değildir.

We concluded that mutual aid was essential for attaining the goal. - Biz hedefe ulaşmak için karşılıklı yardımın gerekli olduğu sonucuna vardık.

come
achieve

They are trying to cozy up to imperialist forces in order to achieve their political aims. - Onlar politik amaçlarına ulaşmak için sömürgeci güçlere yaranmaya çalışmaktadırlar.

It's hard to achieve happiness. - Mutluluğa ulaşmak zor.

to attain (a goal)
be reunited with (someone)
reach, be long enough to reach
reach, arrive at
live up to

It is very hard to live up to your reputation. - Ününüze ulaşmak çok zor.

to reach, be long enough to reach
(toplamı) aggregate
to reach, arrive at
come up to
to be reunited with (someone)
win

I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination. - Rüzgarın yönünü değiştiremem ama gidilecek yere ulaşmak için her zaman yelkenlerimi ayarlayabilirim.

I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination. - Ben rüzgarın yönünü değiştiremem, ama her zaman benim hedefe ulaşmak için benim yelkenleri ayarlayabilirim.

figure out at
come at
hit
come up with
gain
effect
to arrive (at/in), to reach, to hit; to attain, to reach, to get
approach
get at

He wasn't tall enough to get at the ceiling. - O, tavana ulaşmak için yeterince uzun değildi.

(Hukuk) achieve, attain
come to
get through to
get through
arrive at
get

It took me an hour and a half to get there by car. - Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.

You have to walk a long way to get there. - Oraya ulaşmak için uzun bir yol yürümek zorundasın.

total
arrive in
bottom
run into
notch up
recure
get to

They were desperate to get to Europe. - Onlar Avrupa'ya ulaşmak için umutsuzdu.

It was hard for them to get to the island. - Adaya ulaşmak onlar için zordu.

carry
turn
strike
doruğa ulaşmak
culminate
ulaşma
{i} reach

The island is easy to reach by boat. - Adaya tekne ile ulaşmak kolaydır.

If every user added twenty a day to Tatoeba, it might be possible to reach one million sentences by Christmas. - Eğer her kullanıcı Tatoeba'ya günde yirmi ilave yaparsa, Noel'e kadar bir milyon cümleye ulaşmak mümkün olabilir.

ulaş
{f} reach

Their losses reached one million yen. - Zararları bir milyon yene ulaştı.

It was already twelve when he reached home. - Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.

sonuca ulaşmak
come through
ulaş
got through

What you said really got through to Tom. - Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.

ulaş
{f} arriving

The storm prevented us from arriving on time. - Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.

The storm prevented her from arriving on time. - Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.

ulaşma
acces

It is possible to access the Internet without a wire. - Kablo olmadan internete ulaşmak mümkündür.

ulaş
attain

At last he attained his goal. - Sonunda o, amacına ulaştı.

She attained her success through hard work. - Başarısına çok çalışarak ulaştı.

eline ulaşmak
have
evine ulaşmak
get home
ulaşma
arrival
ulaş
get through

I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through - Ben sana telefonla ulaşmaya çalıştım ama başaramadım.

I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through. - Telefonda sana ulaşmaya çalıştım,ancak bu mümkün olmadı.

ulaş
{f} reaching

I know what you are planning to do and I'll do everything I can in order to prevent you reaching your goal. - Ne yapmayı planladığını biliyorum ve amacına ulaşmanı engellemek elimden gelen her şeyi yapacağım.

They succeeded in reaching the mountain summit, but had an accident when coming back down. - Dağın zirvesine ulaşmayı başardılar, ama geri inerken bir kaza geçirdiler.

ulaş
{f} total

The total bill for drinks came up to 7000 dollars. - İçecekler için toplam fatura 7000 dolara ulaştı.

Our team achieved five medals in total. - Ekibimiz toplamda beş madalyaya ulaştı.

ulaş
gotten through
ulaş
got at
ulaş
arrive

Truman arrived at the White House within minutes. - Truman, Beyaz Saray'a dakikalar içinde ulaştı.

We waited but he failed to arrive. - Biz bekledik ama o ulaşamadı.

ulaş
{f} totaled
ulaş
get at

He wasn't tall enough to get at the ceiling. - O, tavana ulaşmak için yeterince uzun değildi.

He is too short to get at the book on the shelf. - Raftaki kitaba ulaşamayacak kadar çok kısa.

ulaş
run into
ulaş
arrive in

I'll arrive in Boston at about 2:30. - Yaklaşık 2.30'da Boston'a ulaşacağım.

Your letters arrive in two days. - Mektuplarınız iki gün içinde ulaşır.

ulaşma
accession
ulaşma
access

It is possible to access the Internet without a wire. - Kablo olmadan internete ulaşmak mümkündür.

ulaşma
attainment
ulaşma
{i} reaching

I know what you are planning to do and I'll do everything I can in order to prevent you reaching your goal. - Ne yapmayı planladığını biliyorum ve amacına ulaşmanı engellemek elimden gelen her şeyi yapacağım.

After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain. - Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.

amaca ulaşmak
Achieve a goal, succeed
eline ulaşmak
Receive
ulaşma
runout
(olumlu) bir sonuca ulaşmak
come to fruition
(olumlu) bir sonuca ulaşmak
reach to fruition
-e kadar ulaşmak
(deyim) go down to
amacına ulaşmak
reach one's goal
amacına ulaşmak
to reach one's goal
amacına ulaşmak
make the grade
amacına ulaşmak
accomplish one's object
başarıya ulaşmak
succeed
başarıya ulaşmak
to accomplish
daha fazla bilgiye ulaşmak
receive further information
daha fazla bilgiye ulaşmak
dig up further information
doruk noktasına ulaşmak
come to a head
doruk noktasına ulaşmak
reach to peak
doruk noktasına ulaşmak
reach to top
doruğa ulaşmak
peak
doruğa ulaşmak
come to a head
doruğa ulaşmak
to peak
doyuma ulaşmak
a) to achieve satisfaction, to be satisfied b) to have an orgasm
istenen kaliteye ulaşmak
reach the desirable quality
orgazma ulaşmak
to achieve (an) orgasm, to climax
rekor düzeye ulaşmak
reach a record high
rekor seviyeye ulaşmak
reach a record high
sonuca ulaşmak
win through
sonuca ulaşmak
end
sonuca ulaşmak
extrapolate
toplama ulaşmak
amount
ulaşma
access; communications
verilerden bilinmeyene ulaşmak
extrapolate
zahmetle ve gayretle başarıya ulaşmak
plod
zirveye ulaşmak
climax
zirveye ulaşmak
reach the peak
zirveye ulaşmak
crest
Turkish - Turkish
Birbirine katılmak, dökülmek
Yetişmek
Varmak, gelmek: "Doğudan batıya kadar ulaşmış bir zafer bestesi dinliyorum."- R. H. Karay
Elde etmek, erişmek
Varmak, gelmek
(Osmanlı Dönemi) CEVH
ark
(Hukuk) VASIL OLMAK
(Osmanlı Dönemi) ISHAR
(Osmanlı Dönemi) ISALET
(Osmanlı Dönemi) METT
ulaşma
Ulaşmak durumu
ulaşma
Ulaşmak durumu: "On yedinci yüzyıldan beri batı Yeni Çağ'a ulaşma yolundadır."- F. R. Atay
ulaşmak
Favorites