ufak

listen to the pronunciation of ufak
Turkish - English
small

Tom was born in a small town not too far from Boston. - Tom, Boston'dan çok uzak olmayan ufak bir kentte doğdu.

We have small chance to win. - Kazanmak için ufak bir şansımız var.

little

I have a little present for you. - Sana ufak bir hediyem var.

There is little hope that he will succeed. - Onun başarılı olacağına dair ufak bir umut var.

petty

Tom is petty, isn't he? - Tom ufak tefek, değil mi?

tiddly
small, little
scrubby
peddling
small, little; minor, inconsiderable, trivial
crumb
minor, paltry, piddling
little, young
micro
petite
diminutive
minor

Don't worry about the minor details. - Ufak detaylar hakkında endişelenme.

Tom received minor injuries. - Tom ufak yaralar aldı.

trivial
bit

I am grudged even the least bit of happiness. - En ufak mutluluk bile bana çok görülüyor.

light
exiguous
steno-
slight

I don't have the slightest idea what to do. - Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yok.

Without the slightest doubt, the dream was a memory from a previous life. - En ufak bir şüphe olmadan, rüya daha önceki hayattan bir hatıraydı.

petit
picayunish
inconsiderable
bantam
toy
{s} insignificant
pilule
puny
kin
teeny
exisluous
ufak çocuk
tiny
ufak araba
mini
ufak at
nag
ufak açık ülke
(Ticaret) small open economy
ufak bardak
noggin
ufak biblo
nick nack
ufak biblo
knick knack
ufak fileto
club steak
ufak göl
(Tabiat Doğa) de: Teich- pond-
ufak halka
ringlet
ufak halı
scatter rug
ufak ilave
makeweight
ufak işlerle oyalanmak
potter about
ufak işlerle oyalanmak
potter
ufak işlerle uğraşan tip
pettifogger
ufak işlerle uğraşma
pettiness
ufak kâr
pickings
ufak küre
spherule
ufak maden parçası
nodule
ufak madeni para
(çin) cash
ufak matbaa makinası
multigraph
ufak para
small change
ufak para
dibs
ufak para
small change; small bills
ufak seri ateşli top
pom pom
ufak spot
baby spot
ufak süs eşyaları
bric-a-brac
ufak tefek
pint size
ufak tefek
slender
ufak tefek
small

What you make is small potatoes compared to the boss's salary. - Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.

ufak tefek
footling
ufak tefek
petty

Tom is petty, isn't he? - Tom ufak tefek, değil mi?

ufak tefek
1. minor, trifling, trivial, piddling. 2. tiny, no bigger than a minute. 3. trifles, unimportant things
ufak tefek
a) small and short b) unimportant, trivial
ufak tefek
pint sized
ufak tefek
bantam
ufak tefek eşyalar
sundries
ufak tefek hırsızı
sneak thief
ufak tefek işler
odd jobs
ufak tefek işler yapan adam
oddman
ufak tefek işler yapmak
job
ufak tefek işlere koşmak
run messages
ufak tefek kabadayı
bantam
ufak tefek kadın
petite
ufak tefek kimse
elf
ufak tefek tip
poppet
ufak tefek çocuk
a wisp of a boy
ufak tefek şey
small potatoes

What you make is small potatoes compared to the boss's salary. - Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.

ufak tefek şeyler
odds and ends

The room is full of odds and ends. - Oda ufak tefek şeylerle dolu.

ufak tefek şeyler
etceteran trifles
ufak tefek şeyler
etcetera
ufak tefek şeyler
snippets
ufak tefek şeyler
gewgaw
ufak tefek şeyler
oddments
ufak top
pellet
ufak ufak
1. a little at a time, bit by bit. 2. in small pieces
ufak ufak
a) in small pieces b) slowly, but by bit
ufak yapılı kimse
midget
ufak yarış arabaları yarışı
karting
ufak çan sesi
ting a ling
ufak çapta
on a small scale
ufak çapta
small-scale
ufak çekirdek
pip
ufak çukur
dint
ufak çukur açmak
dint
ufak ülke
(Ticaret) small country
ufak şey
little
ufak şeylerde hasis büyük şeylerde müsrif
penny wise and pound foolish
ufak şeylerde tutumlu
penny-wise
un ufak etmek
pulverize
ancak ufak bir grupça bilinen
esoteric
mısır unundan yapılan ufak
corn muffin
ufak tefek
trivial
sevimli ve ufak tefek esmer güzeli
small and cute and beautiful brunette
ufak tefek
itty bitty
benekli ufak at
pinto
daha ufak
scrubbier
dişli ufak çark
roulette
düşmanı ufak savaşlarla yorma
Fabian tactics
en ufak
least

I am grudged even the least bit of happiness. - En ufak mutluluk bile bana çok görülüyor.

en ufak bir fikri olmamak
not to have the faintest/foggiest idea
en ufak bir fikri olmamak
not to have the faintest idea
kullanılmış ufak tefek satışı
jumble sale
notanın yanına eklenen ufak nota
appoggiatura
sprey boyada ufak kraterler
orange peeling
ufak tefek
sundry
un ufak etme
pulverization
un ufak etmek
smash to smithereens
un ufak etmek
to crumble (something) finely
un ufak olan
crumby
un ufak olmak
to be broken into pieces
yelkenli ufak gemi
lugger
Turkish - Turkish
Makam, derece bakımından geri olan: "Ufak bir memuriyet de olsa olurdu."- O. Kemal
Yaşça daha küçük olan: "İki ufak çocuk konuşarak Fener'e doğru gidiyor."- M. Ş. Esendal. Önemsiz, çok az: "Ufak bir ameliyatla yüzük kesilip alındı."- R. N. Güntekin
Önemsiz, çok az
Yaşça daha küçük olan
Boyutları olağandan küçük
Makam, derece bakımından geri olan
Otuz beşlik rakıya verilen ad
ufak para
Bozuk para
ufak tefek
Kısa ve zayıf
ufak tefek
Önemsiz
ufak tefek
Büyük yer kaplamayan, küçük; çok gerekli olmayan
ufak ufak
Küçük parçalar durumunda
ufak ufak
Yavaş yavaş
ufak ufak
Azar azar
ufak çapta
Aslına göre küçük olan
un ufak etmek
Çok ufak kırıntılar durumuna getirmek
un ufak olmak
Çok ufak kırıntılar durumuna gelmek, parçalanmak
English - Turkish

Definition of ufak in English Turkish dictionary

spall ufak tas parçasi
parçalamak
ufak
Favorites