uğraş

listen to the pronunciation of uğraş
Turkish - English
{i} occupation
deal

Her boss is hard to deal with. - Onun patronu ile uğraşmak zordur.

Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea. - Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.

engagement
exertion
toil
striving, struggle, endeavor, strong and determined effort or exertion
endeavor

I wish you the best of luck in your next endeavor. - Bir sonraki uğraşında sana iyi şanslar diliyorum.

resource
tug
(Hukuk) (iş veya mesleği kapsar) occupation
wrestle
profession

I love dealing with professionals. - Profesyonellerle uğraşmayı seviyorum.

employment
endeavour [Brit.]
occupation, work
profession, occupation, pursuit; struggle, fight
avocation
struggle

I struggled to get out of the subway. - Metrodan inmek için uğraştım.

I struggled for a few months. - Birkaç ay boyunca uğraştım.

strove
fight
career
dealt

That's how we dealt with it. - O, bizim onunla nasıl uğraştığımızdır.

Have you ever dealt with a problem like this? - Sen hiç böyle bir sorunla uğraştın mı?

cope with
{f} striven
struggle on
dealt with
strive
pursuit
deal with

Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea. - Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.

Tom is hard to deal with. - Tom'la uğraşmak zordur.

{f} striving
attend to

I have other things to attend to. - Uğraşacağım başka şeylerim var.

cope
pastime

In my opinion, Tatoeba is a pleasant and instructive pastime. - Bence Tatoeba hoş ve eğitici bir uğraştır.

{f} dealing

Who do you think we're dealing with? - Kiminle uğraştığımızı zannediyorsun?

I love dealing with professionals. - Profesyonellerle uğraşmayı seviyorum.

{i} endeavour
uğraşlar
deals
boşuna uğraş
Sisyphean task
boşuna uğraş
Sisyphean labor
profesyonel uğraş
(Hukuk) (lar) professional occupation
uğraş
Favorites