Her boss is hard to deal with.
- Onun patronu ile uğraşmak zordur.
Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea.
- Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.
I wish you the best of luck in your next endeavor.
- Bir sonraki uğraşında sana iyi şanslar diliyorum.
I love dealing with professionals.
- Profesyonellerle uğraşmayı seviyorum.
I struggled to get out of the subway.
- Metrodan inmek için uğraştım.
I struggled for a few months.
- Birkaç ay boyunca uğraştım.
That's how we dealt with it.
- O, bizim onunla nasıl uğraştığımızdır.
Have you ever dealt with a problem like this?
- Sen hiç böyle bir sorunla uğraştın mı?
Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea.
- Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.
Tom is hard to deal with.
- Tom'la uğraşmak zordur.
I have other things to attend to.
- Uğraşacağım başka şeylerim var.
In my opinion, Tatoeba is a pleasant and instructive pastime.
- Bence Tatoeba hoş ve eğitici bir uğraştır.
Who do you think we're dealing with?
- Kiminle uğraştığımızı zannediyorsun?
I love dealing with professionals.
- Profesyonellerle uğraşmayı seviyorum.