O, iki düzine yumurta satın aldı.
- She bought two dozen eggs.
Korkunç kazada düzinelerle insan yaralandı.
- Dozens of people were injured in the terrible accident.
Okuyacak çok sayıda raporum var.
- I have a dozen reports to read.
Tom bana plastik bir torba içinde çok sayıda kurabiye verdi.
- Tom gave me a dozen cookies in a plastic bag.