Definition of tutumlu in Turkish English dictionary
- thrifty
- sparing
Use the exclamation point sparingly.
- Ünlem işaretini tutumlu kullanın.
- frugal
There's a fine line between being frugal and being cheap.
- Tutumlu olmakla ucuz olmak arasında ince bir çizgi vardır.
She is very frugal, not to say stingy.
- O cimri değil, çok tutumluydu.
- economizer
- prudent
- carefully
- canny
- (aşırı) careful
- economical
A housewife should be economical.
- Bir ev kadını tutumlu olmalıdır.
- saving
- provident
- chary
- thrifty, economical
- thrifty, economical, frugal
- prudential
- cheeseparing
- tutum
- manner
Dr. Jackson has a good bedside manner.
- Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir tutumu var.
Tom has very good manners.
- Tom çok iyi tutuma sahip.
- tutum
- attitude
She had an unfriendly attitude.
- Onun düşmanca bir tutumu vardı.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- tutumlu bir şekilde
- economically
- tutumlu bir halde
- prudently
- tutumlu bir şekilde
- thriftily
- tutumlu kullanma
- use sparingly
- tutumlu kullanmak
- use sparingly
- tutumlu olarak
- sparingly
- tutumlu bir şekilde
- frugally
- tutumlu kimse
- economizer
- tutumlu kimse
- economist
- tutumlu kişi
- husbander
- tutumlu olarak
- providently
- tutumlu olma
- husbandry
- tutumlu olmak
- be sparing of
- tutumlu olmak
- spare
- tutum
- {i} stance
One speech, one particular stance, one wrong statement can change everything all of a sudden.
- Bir konuşma, bir tutum, hatalı bir açıklama bir anda her şeyi değiştirebilir.
Western countries are jumping on Japan for its stance on the issue.
- Batı ülkeleri konuyla ilgili tutumundan dolayı Japonya'ya atlıyor.
- tutum
- {i} Providence
- tutum
- {i} behavior
- tutum
- line of conduct
- tutum
- demeanour
- tutum
- posture
- tutum
- (Teknik,Tekstil) feel
- tutum
- geste
- tutum
- stand
- tutum
- (Politika, Siyaset) action
- tutum
- conduct
- tutum
- behave
- tutum
- (Tekstil) hand
- tutum
- position
- tutum
- {i} demeanor
- tutum
- economy
- tutum
- spirit
- tutum
- frugality
- tutum
- saving
- tutum
- complexion
- tutum
- thrift
- tutum
- thriftiness
- tutum
- psych. attitude
- tutum
- thrift, economy
- tutum
- attitude, demeanour; manner, conduct; thrift, economy, frugality
- tutum
- carriage
- tutum
- behaviour [Brit.]
- tutum
- sparingness
- tutum
- manner of conduct, way of behaving
- tutum
- (Hukuk) action, policy, stance
- tutum
- {i} behaviour
The child's behaviour and attitude towards his fellow students was exemplary.
- Çocuğun okul arkadaşlarına karşı davranışı ve tutumu ibret vericiydi.
- tutum
- slant
- tutum
- (Tekstil) handle
- tutumlu olmak
- (deyim) pull in one's horns
- ufak şeylerde tutumlu
- penny-wise